5 Ocak 2008 Cumartesi

Etkinpatent - Kaybedecek bir ºeyi yoktu

18 yaºında iºletme okumak için Londra’ya gittiğinde, aylık 20 sterline tuttuğu bir odada kalıyordu. Okula gitmek yerine tekstil fabrikalarında ütücülük yaptı. Cafer Mahiroğlu (43) bugün 250 milyon dolar ciroluk Armondi Tekstil’in sahibi. Dorothy Perkins, Top Shop, Evans, Marks & Spencer, BHS, Next, New Look, Matalan gibi dünyaca ünlü markalar için hem tasarım hem üretim yapıyor. Türkiye, Romanya, Vietnam, Gürcistan gibi ülkelerde toplam 10 fabrikası, 5 bin çalıºanı var. Armondi, İngiltere’nin önde gelen tekstil firmaları sıralamasında ilk beºte. Tüm bunlardan neden yeni haberimiz oluyor? Çünkü Cafer Mahiroğlu, Türkiye’nin Mango’sunu yaratmak için kolları sıvadı. O buralarda fazla gözükmeye baºlamadan biz Londra’ya gidip üniversitelere ders olacak baºarı hikayesini dinledik.

Altı çocuklu bir ailenin son üyesi olarak Sivas’ta dünyaya gelir. Daha fazla kardeºi olmamasının tek nedeni, babasının o doğduktan altı ay sonra vefat etmesidir. Dayılarının ve amcalarının desteği ile geçinirler. Cafer daha küçükken İstanbul’a göç ederler.

10 yaºına kadar abisine baba der, annesinin koynunda uyur. En küçük olmanın verdiği avantajları sonuna kadar kullanır. Ailesinin maddi durumu pek iyi olmasa da kimse ona hiçbir ºey hissettirmez. Liseyi zar zor bitirir. Dört yıl boyunca bir yandan da İngilizce kursuna gönderilir. Ailede üniversite okuyan da, İngilizce bilen de yoktur. Herkes Cafer’e umut bağlar.

Akıllarına önce Almanya gelir. Cafer yanına bir miktar para, pasaport ve uçak bileti alarak Almanya’ya gitmek üzere evden çıkar. Havaalanında Küçük Emrah, Nejat Alp, Güler Duman’ın aralarında olduğu bir grup ºarkıcıyla karºılaºır. Hepsini, Unkapanı’nda plak ºirketi olan abisiden dolayı tanımaktadır. Londra’ya konsere gitmektedirler. Cafer’in birden içi kıpırdar, Almanya’ya değil onlarla birlikte Londra’ya uçar. O yıllarda Londra’ya vize yoktur, gümrük giriºinde de konser grubunun bir üyesi olduğunu söyler, hatta yalandan elinde bir de saz tutar.

İki gün konser, ºarkı, türküyle geçer ama grup Türkiye’ye geri döndüğünde Londra’da yapayalnız kalır. Özel bir üniversitenin ݺletme bölümüne kaydolur. Aylığı 20 sterline bir oda tutar. Üç ayda okuldan vazgeçer. Sokaktaki İngiliz dilencileri görünce İngilizce’yi sular seller gibi konuºmakla adam olunmayacağına karar verir. Okuldaki ekonomi hocasının geçim sıkıntısına da tanık olunca pes eder. Ona göre ekonomiyi iyi bilmekle de zengin olunmamaktadır!

Londra’da yaºayan Türklerin yüzde sekseninin yaptığı gibi bir tekstil fabrikasına iºçi olarak girer. Ütücülük, telacılık, makinecilik yapar. Beº altı aya kalmaz patronunun koltuğuna göz diker: "Gözüm kafamdan büyüktü. Patronun dağıttığı haftalığı çalıºan iºçi sayısıyla çarptığımda çok büyük bir para etmiºti. Demek ki en az iki katını kazanıyordu." Rakı sofralarında mesai arkadaºlarını gaza getirmeye çalıºır. O yapabiliyorsa biz de yaparız, iº var, iºçi var, gelin bir fabrika kuralım, der. Ablasına yazar, abisini arar. 1987 yılında yatırım için gerekli parayı toplar. Fabrika kurulduğunda tek baºınadır. Hiçbir arkadaºının gözü onun kadar kara değildir. Bırakın ortak olmayı fabrikada iºçi olarak çalıºmaya bile yanaºmazlar. Cafer daha amatör, maaºımızı ödeyemez diye düºünürler. 6 tane Pakistanlı ona güvenir ve iºi baºlar.

Gerçekten de ilk ay iº bulmakta zorlanır. Bu iºi yapan ağabeylerinden yardım ister. Bir tanesi bir sokağın varlığından bahseder. "Git oraya kartlarını bırak, bir arayan çıkacaktır" der. On gün sonra Top Shop için üretim yaptıran bir aracı kapısını çalar. İyi bir iº getirir. Yıl 1994. ݺler tıkır tıkır yürümektedir. Çalıºanların sayısı 50’yi geçer. Her geçen gün daha çok marka için üretim yaparlar. Cafer’e yanında çalıºanlar patron der. Bu onu, yavaº yavaº da olsa havaya sokar: "23 yaºındaydım. İnsanlar bana patron diyorlardı ama patron değildim. Bana iº paslayan aracılar vardı. Bana iº vermedikleri zaman biterdim. Gerçek patron ben olmalıydım. Aradaki adamları ekarte etmeliydim. Ama nasıl yapacağıma dair hiçbir fikrim yoktu."

Aklına gelen ilk ºeyi yapar. Çalıºtığı aracı firmayı satın alır. Altı ortaklı ºirket bir süredir fokur fokur kaynamaktadır. Ortaklar arasındaki anlaºmazlık ayyuka çıkınca ºirket iflas bildirir. Cafer’in avukatları tam bu esnada devreye girer. Top Shop, Marks&Spencer gibi önemli markaların fason üretim iºini verdikleri ºirket onun olmuºtur.

Almıºtır almasına da iºi bilmemektedir. Büyük markalarla nasıl çalıºılır, tasarım nedir, tasarımcı kimdir, tasarlanan ºey nasıl pazarlanır, strateji ne üstüne kurulur gibi soruların cevapları koca bir boºluktan ibarettir. İnandığı tek bir doğru vardır. Bu ºirketi büyük markalarla hesapları olduğu için satın almıºtır. ݺ yapılan 30 markadan biri bile ona kalsa kárdır.

ݺi nasıl öğrendiğini, Armondi’nin temellerinin nasıl atıldığını ºöyle anlatıyor: "ªirketi satın aldığım gün eksiklerimin farkına vardım. Tek avantajım buydu. Bence bu dünyadaki en akıllı adamlar, baºkalarının aklını kullananlardır. Ben de öyle yaptım. 6 ortaklı ºirketin bir ortağı ayrılmamıº, bizimle kalmıºtı. O adama yanaºtım. İki yıl boyunca haftada en az üç akºam iº çıkıºı birlikte yemek yedik. Adamın beyninin içindekileri süngerin sıvıyı emmesi gibi, emdim."

Bu arada baºka batık ºirketler de satın alır. "Benim hakkımda ufak bir araºtırma yapsanız, İngiltere’de aºağı yukarı 20 ºirket satın aldığımı görürsünüz. Avukatlar sürekli Cafer bir tane daha var istiyor musun, diye arıyorlardı. Ucuzdu, getirisi iyiydi, alıyordum"

1996’da sistem iyice oturur. Armondi kendi ürünlerini tasarlar, pazarlar. Müºteri ile direkt temas halindedir. Cafer, İngiltere’de üretim iºinin tıkandığını hisseder. Sistem değiºmekte, iº gücü çok değerlenmektedir. Bu ºartlar altında kár etmek güçleºecektir. İngiltere dıºındaki ilk fabrikasını İstanbul’da Büyükçekmece’de açar. 58 kiºinin çalıºtığı modern tesis, kısa sürede 1000 kiºinin çalıºtığı bir fabrikaya dönüºür. İkinci 1000 kiºilik fabrikasını Keºan’da, üçüncüsünü Ürgüp’te, dördüncüsünün Çorum’da açar. 2000 yılına geldiğinde Türkiye de dar gelmeye baºlar.

Romanya’da, Vietnam’da yeni fabrikalar açarken, tasarım departmanını da revize eder, piyasadaki en iyi tasarımcıları alır. Modayı takip edip uygulayan değil, belirleyen olması gerektiğinin farkındadır. Bunu baºarır da... İngiltere’nin en ünlü 30 markasına tamamını kendisinin ürettiği tasarımları satar. Ama markaların sahipleri bu durumdan rahatsız olur. Ama Cafer’in önlemi hazırdır. Armondi dıºında 10 farklı ºirket daha kurmuºtur. Sipariºleri de bu ºirketlere paylaºtırmıºtır: "Araºtırsalar hepsinin altında benim olduğumu bulurlar ama kağıt üzerinde farklı ºirketlerin isimlerini görmek bile onları rahatlatıyor."

By Mor geliyor

Tasarımcı deseniz dünyanın en önemlileri bizim ºirkette çalıºıyor. Üretim deseniz 10 fabrikamız, 5 bin çalıºanımız var. Buna güvenerek diyorum ki: Türkiye’nin Mango’sunu, Zara’sını, H&M’ini ben yaratacağım." Markanın ismi "By Mor". Çatalca ve Keºan’da deneme mağazaları açıldı. Yaz sezonu ile birlikte Bakırköy’de dört katlı bir mağaza ile pazara giriº yapacaklar. "Günün trendlerini pazarın ruhuyla harmanlamak bizim iºimiz. Egolarından arınmıº isimlerle çalıºıyoruz. Uçuk kaçık tasarımlar yapmıyorlar. Herkese yakınlar. "

Hiç yorum yok: