31 Ocak 2008 Perşembe

Ünlü modacı Cemil İpekçi hazırgiyim sektörüne giriyor


Türk Havayollar ve PTT personelinin üniformalarını tasarlayan Cemil İpekçi, 2008 yılında kendi markasıyla hazırgiyimci olacak. İpekçi, THY ile sözleşmesini yenilemezse 'sorumluluk kabul etmem' diye ilan verecek.

Ünlü modacı Cemil İpekçi, kendi adını taşıyan markasıyla hazırgiyim sektörüne gireceğini söyledi. Sembol İnşaat'ın Kazakistan'da gerçekleştireceği projelerin tanıtım toplantısı için Astana'da bir defile düzenleyen İpekçi, "2008 yılında hazırgiyim için koleksiyonlar hazılayacağım" dedi. Sektörde faaliyet gösteren mevcut markalar veya perakende mağazalar için koleksiyon olmayacağını söyleyen İpekçi, "Kendi tasarımlarımı fason olarak ürettireceğim. Doğrudan mağaza açmak gibi bir planım yok. Mağazalaşma sürecini franchise vererek sağlayacağım" diye konuştu. İpekçi, büyük perakende mağazalarda da hazırgiyim koleksiyonlarının satışa sunulabileceğini kaydetti. İpekçi, önümüzdeki yıl ise porselen, havlu ve ev tekstili koleksiyonlarıyla girecek. Yılbaşından itibaren Porland Porselen altında kendi imzasını taşıyan porselenlerin satışa sunulacağını söyleyen İpekçi, kendi tasarımı havluların da ardından piyasaya sürüleceğini ifade etti. Ev tekstili markası için hazrlıkların sürdüğünü söyleyen İpekçi, 2008'de hazırgiyime odaklanacağını belirtti. Türk Havayolları (THY) ve PTT için personel üniformalarını tasarlayan İpekçi, THY ile sözleşmesinin 2007 yılında sona ereceğini söyledi. Yeni bir sözleşmenin imzalanıp imzalanmayacağının kendisiyle ilgili bir gelişme olmadığını belirten İpekçi, "Eğer anlaşma yenilenmezse, gazetelere ilan vererek bir ilgimin kalmayacağını kamuoyuna duyuracağım" dedi. İlan vermenin yaptığı tasarımlarda değişiklik yapılması halinde sorumlusu olmayacağını göstermek için gerekli olduğu kaydeden İpekçi, "Benim hazırladığım kıyafetlerde yapılacak hen hangi bir değişiklik beğenilmezse, ilgimin olmadığının bilinmesini istiyorum" diye konuştu.

Ünlü markalar 36 bedeni, 34 diye satıyor!


İNGİLTERE’de yapılan bir araştırmaya göre, bazı büyük firmalar ürettikleri elbiselerin etiketlerindeki beden ölçülerini olması gerekenden daha küçük gösteriyor.

Giyim sektöründeki bu taktiğe kanan müşteriler sürekli aynı yerden alışveriş yaparak zayıfladığını düşünüyor. Sunday Times gazetesinin araştırmasına göre pantolon bedenlerini birkaç beden küçük gösterenler, Calvin Klein, Gucci, Topshop, H&M, Next, Gap, Zara, Burberry’s, Ralph Lauren, Dolce Gabbana ve French Connection gibi giyim sektörünün en tanınmış markaları. Firmaların ürün etiketinde yazılı beden numaraları, gerçek bedenden 2 numara daha düşük. Örneğin, aslında 36 beden olan giysilerin üzerinde 34 ya da 32 yazıyor. Böylece, kadınlar daha düşük bedenlerin içine girdiği için inceldiğini zannediyor. ABD ve İngiltere gibi ülkelerde, firmaların bu gurur okşama taktiğine daha sık rastlanıyor.

Ünkon mağaza sayısını iki katına çıkarmak için atağa kalktı


Tekstil sektörüne 17 yıl önce bayan giyim ürünlerinin satışı ile adım atan ve bugün itibariyle Türkiye genelinde 23 mağazası bulunan Ünkon Tekstil, mağaza ağını genişletmek için harekete geçti. Türkiye genelinde bayilikler vermeye hazırlanan firmanı hedefi 2007 yılında mağaza sayısını 50'ye çıkarmak. Ünkon Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Ünlüer, "Şu anda yıllık ciromuz nın 7 milyon YTL. 2007 hedefimiz ciroyu iki kat arttırarak 15 milyon YTL'ye çıkarmak" açıklamasını yaptı. Ünkon Tekstil, yeni dönemdeki bayilik çalışmalarında önceliği Bursa, Mersin, İzmir, Ankara ve Yozgat illerine veriyor. Girişimcilerden teminat mektubu ve çek talep eden firma, mağazanın giriş katında, 300 metrekare büyüklüğünde ve şehrin işlek bir noktasında olmasını istiyor. Bir mağaza için ortalama 200-250 bin YTL'lik yatırım yapmak gerektiğini anlatan Ünlüer, cironun ise 10 ile 20 bin YTL arasında değiştiğini dile getirdi.

Ünkon'un bir aile şirketi olarak kurulduğunu ve son 5 yılda iki kat büyüdüğüne dikkat çeken Ünlüer, bayileşmenin büyüme performanslarında büyük bir rolü olduğunu söyledi. Firmanın Türkiye genelindeki mağazalarında toplam 230 kişinin çalıştığını kaydeden Mustafa Ünlüer, "Üretim tesisimiz Ankara'da. 14 kişilik bir tasarım ekibi ile çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde mağazalaşmanın yanı sıra Konya'da 10 bin metrekarelik bir üretim tesisi daha açmayı planlıyoruz. Bu tesiste üretim, dağıtım ve yönetim birarada bulunacak" dedi.

Türkiye'nin yanı sıra yurtdışında büyüme planları yapan Ünkon Tekstil, önümüzdeki yıl sonuna doğru yurtdışına açılacak. Bayilik sistemine geçtikleri ilk yıllarda Kuzey Irak'tan mağaza teklifi aldıklarını kaydeden Ünlüer, "Kuzey Irak gibi bir yerden bayilik istenmesi bizi oldukça şaşırtmıştı. Orasıyla da görüşmelerimiz devam ediyor. Ayrıca 2007 sonuna doğru Belçika, Almanya ve Hollanda'da mağazalar açmak istiyoruz" dedi.

Amcası Nebi Ünlüer'in her ay tüm bayileri dolaşarak 20 bin kilometre yol kat ettiğini anlatan Ünlüer, Anadolu'da markalaşmanın zor olduğunu vurgulayarak "Anadolu'da markalaşmak, tanıtım, ulaşım işleri zordur.

Bizbunu aşmak için elimizden geleni yaptık. Bugün Siyah ve Aliens adıyla iki patentli markamız var" dedi. Anadolu geri planda kalan çok sayıda firma olduğunu belirten Ünlüer, "Halbuki oralara el atılsa, o firmalar desteklense çok iyi şeyler ortaya çıkacak. Firmaların desteklenmesi gerekiyor. Özellikle sektör için en büyük sıkıntısı herkesin bildiği gibi Çin mallarının varlığı. Türkiye Çin'den çok daha kaliteli ürünlere sahip. Sektörün gelişmesi için herkesin birlikte hareket etmesi gerekiyor" diye konuştu.

29 Ocak 2008 Salı

Ülkeyi terk eden işadamları


Mısır'da iplik üretimine başlayan Nergis'in patronu Şankaya: Gitmemek için direndim

Nergis Holding, Uzakdoğu rekabeti nedeniyle Polylen'in kapısına kilit vurmak zorunda kaldı, Yeşim de üretiminin bir bölümünü Mısır'a kaydırdı. Ama Şenol Şankaya hiç de ümitsiz değil....

Türk şirketler son yıllarda Uzakdoğu ülkelerinin rekabeti altında eziliyorlar. Bazıları kapısına kilit vururken, bazıları işçilik ve enerji maliyeti düşük ülkelere üretimlerini kaydırarak ağır rekabete dayanma çabasında... Bu değerlendirmeleri sık sık duyuyoruz. Ancak sorunun boyutunu anlamak ve bu noktaya nasıl gelindiğini aktarabilmek için 'damdan düşenleri' bulmak ve konuşmak gerekiyordu. İşte yazı dizimizin bundan sonraki bölümlerini ağır rekabet yüzünden tesisini kapatan ya da üretimini başka ülkelere kaydıran Türk patronlara ayırdık. Konuşmalarımızda gördük ki tesis kapatmak da başka bir yerde üretime başlamak da hiç kolay değil. Yani 'Türkiye'yi terk edenler' koşarak bilmedikleri diyarlara gitmiyorlar. Global rekabet neyi gerektiriyorsa ona yapma peşindeler. 'Ben bu malı Çin'e 5 Euor'ya yaptırırım' diye karşılarına çıkan alıcıya, "Ben o ürünü sana Mısır'daki tesisimde 6 Euro'ya yaparım. Üstelik de kısa sürede teslim edebilirim" diyerek müşterilerini kaybetmeme telaşındalar. Bu sırada ise Türkiye'deki fabrikaları için de teknoloji gerektiren katma değeri yüksek moda ürünleri almak için çaba sarfediyorlar. Çünkü moda ürünlerde Çin ve Hindistan'dan hız olarak halen en az 2-3 ay ilerideler...

Tekstil ve konfeksiyon sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılı dönemi iliklerine kadar hisseden şirketlerden biri de Nergis Holding ve onun amiral gemisi Yeşim Tekstil oldu. Toplam ihracatının yaklaşık yüzde 40'ını ABD'ye yapan Nike, GAP, Banana, Zara, Marks&Spencer, Eddie Bauer gibi dünyaca ünlü markalara Bursa'dan mal gönderen Yeşim Tekstil'in içinde bulunduğu Nergis Holding geçtiğimiz aylarda sentetik iplik fabrikası Polylen'in kapısına kilit vurdu. Bu arada Yeşim Tekstil'in üretiminin bir bölümü de Mısır'a kaydırıldı. Nergis Holding Başkenvekili ve Yeşim Tekstil'in CEO'su Şenol Şankaya ile Yeşim Tekstil'in Bursa'daki tesislerinde görüştük. Fabrika kapatmanın zor bir karar olduğunu anlatırken halen üzüntüsünü saklamayan Şankaya, "İki sene kapatmamak için dayandım. Çünkü biz sanayici bir aileyiz. Ama baktık kapatmazsak diğer işletmelere zarar verecek o zaman kesin kararı verdik" diyerek acımasız rekabete dayanamadıklarını kaydediyor.

MISIR'DA ÜRETİM ABD İÇİN
Uzakdoğu'dan gelen sentetik ipliğin yüzde 20-25 daha ucuza satıldığını anlatan Şankaya, iplikteki bu yenilgiyi konfeksiyon alanına taşımamak için üretiminin bir bölümünü Mısır'a kaydırdıklarını söylüyor. Şankaya'ya göre bu bir şekilde tesislerin sigortası. Mısır'da bazı atölyelere büyük çaplı üretim yaptırmaya başladıklarını vurgulayan Şankaya sözlerine şöyle devam ediyor: "Bazı şirketler tesislerini alıp taşıdı, bazıları ucuz enerji, ucuz işçilik diye üretimlerini oraya kaydırdı. Biz mevcut şirketimizi sigortalamak ve büyümenin bir şekli olarak Mısır'a gittik. Ama bir nevi fason üretim yaptırıyoruz." 'Peki Mısır'da her şey çok mu kolay ilerliyor? Hiçbir sorun yaşanmıyor mu?' Bu sorumuza Şankaya, "Olmaz mı Türkiye'deki işçiliği bulmanız mümkün değil" yanıtını veriyor. Ancak sipariş kaybetmemek için başka çare de yok. Yeşim'in toplam ihracatının yüzde 40'ını ABD'ye yaptığının altını çizen Şankaya, "Mısır ile ABD arasında yapılan anlaşma ile buradan tekstil ve hazır giyim ürünleri sıfır gümrük ile gidiyor. Bir anda zaten avantajlı hale geliyorsunuz. Amacımız ABD'ye yaptığımız ihracatın yüzde 30-40'ını Mısır üzerinden gerçekleştirmek. Müşterimizin basit ürün siparişlerini buradan karşılayacağız. Türkiye'deki tesislerimizde ise katma değeri yüksek ürünler üreteceğiz" diyor.

'Tekstil Türkiye'de bitmez çünkü daha yeni başlıyoruz'

TEKTSTİL ve konfeksiyonda Türkiye'nin önünde 10-15 yıllık bir zaman kaldığı yönündeki iddialara katılmadığını anlatan Şenol Şankaya, "Türkiye'nin daha yapacak çok şeyi var. İtalya'dan, İspanya'dan getti, bize geldi, bizden de gidecek diyorlar. Bunlar klasik laflar. Onların hiçbirinde bizim ki kadar güçlü bir ham madde kaynağı yoktu. Türkiye her zaman bu sektörde kendine yer bulacak. Bitmek bir yana yeni başlıyor" diyor. Türkiye'de Bursa'da fason üreticiler de dahil olmak üzere 10-12 bin kişiye iş kapısı yarattıklarını kaydeden Şankaya, Yeşim'i görmek istedikleri noktayı şöyle özetliyor: "Şu anda mesela GAP'in yüzde 2-3'lük üretimini yapıyoruz. Ben çalıştığım markaların yüzde 10'unu tedarik edebiliyorsam o zaman büyük bir yol katetmiş olurum."

ÇOK HIZLIYIZ
Türkiye'nin artık basit ürünler üreten bir ülke olmaktan çıkıp katma değeri yüksek ürünlere yöneldiğini vurgulayan Şenol Şankaya buna kendilerinden örnek veriyor. Bir tasarım ekibi oluşturduklarını belirten Şankaya, "Modayı birkaç sezon önceden takip ederek özel modeller hazırlıyoruz. Mesela bu sene hazırladığımız koleksiyon çok beğenildi. Çalıştığımız şirketler 100 modelden 25-30 tanesini kendi koleksiyonlarına koydular. Bu rakam giderek daha çok artacak" değerlendirmesinde bulunuyor. Tekstil ve hazır giyim sektörünün içinde bulunduğu sıkıntılı dönemlerden geçen ve hisseden bir şirket olduklarını ifade eden Şankaya, "Kısa zamanda kendimizi toparlamayı başardık, ama zayıf olanlar ne yazık kepenk indirdi" diyor. Çin'in önündeki kotaların kalkmasının da etkisi ile geçen yıl zor bir dönem geçirdiklerini anlatan Şankaya, AB pazarında bunun çok büyük bir şekilde hissedildiğini anlatıyor. Sektörün 1,5 yıl içinde kendini yeniden şekillendirdiğini dile getiren Şankaya'ya sözlerine şöyle devam ediyor: "Piyasada son iki yılda fasd fasihon denilen hızlı moda tedariğine dönüş olması da işimizi kolaylaştırdı. Türkiye bu anlamda ender ülkelerden biri. Hindistan ve Çin'in 4 ile 6 ayda teslim ettiği bir ürünü biz 15 günde veriyoruz."

Türkiye iki, biz üç kriz geçirdik

BİR Nergis Holding kuruluşu olan Yeşim Tekstil için 2000'li yıllar oldukça zor geçti. Nergis Holding'in patronu Cavit Çağlar'ın İnterbank'ının 1999 yılının başında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na geçmesi ile şirketleri için de sancılı bir dönem başladığını anlatan Şenol Şankaya, "Aslında o günler bizim için talihsiz günlerdi. Bizim gibi bir grubun içine düşmemesi gereken bir olaydı. Ama o dönemin şartları siyasi ortamı nedeniyle başımıza geldi. Müşteri kaybetmediysek de sipariş kaybettik. Ama müşterimiz de çalışanımız da bize inandı. Bugün 300 milyon dolarlık bir ihracattan söz ediyoruz. O olayı yaşamasaydık 700 milyon dolarlardan bahsediyor olabilirdik."

Urfalı Koçlar iç giyimin lideri olmak için Dagi ve Eros'a hayat verdi


'İç giyimin lideri olacağız' diyen Urfalı Koç Grubu, satın aldığı yılların rakibi Dagi ve Eros'u atağa geçirdi. Dagi'yi 3 yılda yüzde 960 büyüten grup, Eros için de bin noktalık bir satış ağı kuracak.

Urfalı beş kardeş "hızlı düşün, cesur karar al" stratejisi izleyerek çeyrek asırlık Dagi ve Eros'u küllerinden yeniden yarattı. Sahiplerinin gözden çıkardığı markaların satın alımı ve yeniden yapılanmasına 20 milyon dolar harcayan Koç Grubu, tüm birimlerde köklü değişime gittiği Dagi'nin cirosunu üç yılda yüzde 960 büyüterek 3 milyon dolardan 32 milyon dolara çıkardı, sekiz ayda 12 ülkeye de 2 milyon dolarlık ihracat yaptı.

Koç Ailesi iç giyimde rakip marka Eros'u Eren Holding'den satın alarak aynı değişim politikasını bu markaya da uyguladı. "Dagi ile büyük hedeflere soyunduk. 'Rakibi de kontrol altında tutmalıyız' fikrinden hareketle Eros'u da satın aldık" diyen Dagi Genel Müdürü Bülent Arı, "Her gün Dagi'yle yatıp, Dagi'yle kalkar olduk. 2010'a kadar Türkiye'de herkes iç çamaşırda ya Dagi ya Eros giyecek" dedi.

'Her alanda değişime gittik'

25 yıl önce Derya Taşdelenler ve Şükrü Taşkın tarafından kurulan Dagi, iç giyimde en önemli markalardan biri oldu. Dagi, erkeklerin "klasik iç giyimine" alternatif olarak atlet ve külotları kokulu sabunlarla teneke kutuda satarak farklılaştı ve marka olarak adını böyle duyurdu. 1985'ten sonra pijama, spor giyim ve ev giysisi üretimine de giren Dagi'nin iki ortağı, 1986-1988 arasında vergi rekortmenleri listelerinde de yer aldı. 2004'te "finansal darboğaza" giren ve ortaklar arasında anlaşmazlık çıkan Dagi'nin Urfalı Koç Grubu'na satışı böyle gündeme geldi. Metal ana sanayii, tekstil ve elektronik alanlarında faaliyet gösteren Koç Grubu, Dagi'nin marka avantajını kullanarak piyasada lider olma hedefiyle yola çıktı.

Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı Adil Koç'un yaptığı Dagi'nin Genel Müdürü Bülent Arı, ürün kumaşından toptancı yapısına her alanda değişime gittiklerini ve Dagi'yi üç yılda zirveye taşıdıklarını belirterek Koç Ailesi'nin "hızlı düşün cesur karar al" vizyonuyla hareket ettiğini söyledi. Bu kapsamda ilk iş olarak Dagi'nin rakibi Eros markasını satın aldıklarını anlatan Arı, markadaki değişim sürecini şöyle özetledi: "Koç, Gaziantep'te iplik fabrikası kurduktan sonra finansal açıdan zor durumda olduğu bilinen Dagi'den ortak olmamız için teklif aldık. Üç yıl önce Dagi'nin yüzde 50'sini, sonra tamamını aldık. Rekabette farklılaşmaya odaklandık. Ürün kalitesinden toptancı yapısına kadar her şeyi değiştirdik. Kumaşlarda, Mısır pamuğundan yapılanları tercih ettik. Çoğu firma normal kumaşın tonuna 7 bin YTL öderken, biz Mısır pamuğundan üretilen kumaşın tonuna 15 bin YTL veriyoruz. Yeşildirek piyasası bir adet ürünü 1 YTL'ye satarken bizim dikiş maliyetimiz 1.5 YTL. Maliyet yüzde 20 arttı ama üç yılda 13 kat büyüdük. Bu türden bir politika uygulayan her şirket başarılı olur ve Çin'den de korkusu olmaz."

İlk yurtdışı mağazası Bakü'de açıldı

Küçük metrekareli cadde mağazalarını kapattıklarını ve 150-200 metrekare civarındaki alışveriş merkezi mağazalarına yöneldiklerini belirten Arı, "Çünkü tüketici eğilimi alışveriş merkezine kaymış durumda. Ayrıca erkek iç çamaşır ve pijamasının yanında, bayan iç çamaşırı, ev giysisi, eşofman, mayo ve çocuk giyim grubunu da ilave ettik. Ürünlerde siyah, beyaz dışında fujya gibi parlak ve canlı renkler, baskılı pijama, capri takımlar gibi modeller kullandık. Özellikle Ege-Akdeniz Bölgesi insanı ve gençlerin talebi büyük oldu" dedi. Dubai, BAE, Yunanistan, Romanya, Ukrayna, Lübnan, Rusya ve Türki cumhuriyetlerinde distribütörlükleri olduğunu söyleyen Arı, Dagi'nin ilk yurtdışı mağazasını Bakü'de açtıklarını, sırada ise Lübnan, Yunanistan ve Bosna Hersek'in bulunduğunu belirtti.

Birçok firmadan ortaklık teklifi geliyor

Arı, üç yıl önce 25 milyon dolar ihracat yapan "Kıskanç kadınlar, erkeğinize Eros giydirmeyin" reklamlarıyla ünlü Eros'u Eren Holding'den satın aldıklarını ve satış noktaları ile büyüteceklerini dile getirerek bu konudaki stratejilerini de şöyle anlattı: "Eros'u mağaza açarak değil satış noktaları ile büyüteceğiz. Eros'un ilk üretimleri bu kış piyasada olacak. Boyner, YKM ve Özdilekler gibi yurt genelinde bin noktaya dağıtıma başladık. Eros'ta ise bay, bayan iç giyim ve pijama olacak. Klasik çizginin dışında biraz da modern bir çizgimiz olacak" dedi. Arı, iki markayı yeniden canlandıran başarılarının sektörde duyulduğunu ve pek çok firmadan "Bizi de alın ya da ortak olalım" teklifleri aldıklarını anlattı.

İştiraki İzmir Demir Çelik Sanayi İSO 500'de 42. sırada

Urfalı beş kardeşin kurduğu Koç Grubu, metal ana sanayii, tekstil ve elektronik alanlarında faaliyet gösteriyor. Şahin Grubu ile birlikte ana hissedarları olduğu İzmir Demir Çelik Sanayi AŞ, İSO 500 2006 araştırmasında 754 milyon YTL civarında üretimden satışı ile 42. oldu. Hatay'da demir ürettiği Koç Haddecilik ve Gaziantep'te iplik üretimi yaptığı Koç Tekstil fabrikaları bulunuyor. Koç Haddecilik ise 253 milyon YTL'lik satışı ile 153. sıradan ilk 500'e girdi. Metal ana sanayi şirketleri arasında ise İzdemir 13., Koç Haddecilik ise 31. büyük şirket durumunda. İzdemir ürünlerinin yüzde 95'i, Koç Haddecilik ürünlerinin ise yüzde 60'ı ihraç ediliyor.

Dagi'deki üç yıllık değişim süreci

* Dünyanın en pahalı ve kalitelisi olan Mısır pamuğundan yapılmış kumaşları kullandı. Böylece daha yumuşak, çabuk tüylenmeyen ve teri kolayca atan çamaşırlar yaptı.

* Yirmi kişilik bir tasarım ekibi kurdu.

* Erkek iç giyimin yanında bayan, genç ve çocuk gruplarını ekledi.

* Tedarikçi ve toptancı yapısı değişti.

* Mağazaların dekorasyonu da değiştirildi, metrekareler büyütüldü.

* 200 personel tamamen değiştirildi, şu anda 285 çalışan var.

* Ciro yüzde 960 büyüdü, 3 milyon dolardan 32 milyon dolara çıktı.

* Mağaza sayısı 18'den 40'a çıktı.

* Bu yıl 40 milyon dolar ciro, 3 milyon dolar ihracat hedefi var.

* 2010'da 120 mağaza hedefleniyor.

Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi İzmir'de toplanacak


Uluslararası Pamuk İstişare Komitesinin (ICAC) 2007 yılı Genel Kurul toplantısının 20-27 Ekim 2007 tarihleri arasında İzmir'de gerçekleştireceği bildirildi.

Ege İhracatçı Birliklerinden yapılan yazılı açıklamada, pamuk üretimi, tüketimi ve üretim teknolojisindeki gelişmeler konusunda araştırmalar yaparak, dünya pamuk durumunu analiz etmek, tahminlerde bulunmak ve istatistikler yayınlamak amacına yönelik olarak 1939 yılında kurulan ve halen 41 ülkenin üyesi olduğu Uluslararası Pamuk İstişare Komitesi'nin İzmir'de yapacağı toplantıların başarılı şekilde gerçekleştirilmesi için Dış Ticaret Müsteşarlığı Başkanlığında ilgili bakanlıkların ve Türkiye geneli ilgili sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla icra kurulu, İzmir'de bulunan ilgili kuruluşların iştirakiyle de İcra Komitesi oluşturulduğu belirtildi.

Ege Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği Başkanı Sabri Ünlütürk, pamuk politikaları konusunda söz sahibi ülkelerin resmi ve özel sektör temsilcilerinden oluşan yaklaşık 600 kişinin katılımıyla gerçekleşecek olan genel kurul toplantısının başarılı şekilde gerçekleştirilmesinin Türkiye'nin ve İzmir'in prestiji olduğunu bu nedenle başarılı bir organizasyon için yoğun çalışma temposuyla organizasyona hazırlandıklarını ifade ederek, şunları kaydetti: ''2007 yılında gerçekleştirilecek organizasyon ile ilgili uygun mekanların, gerek toplantı ve gerekse sosyal etkinlikler ile ilgili programın belirlenmesi ve organizasyon kapsamında yürütülmesi gereken diğer faaliyetler ile ilgili olarak yol haritasınını ortaya koyduk. ICAC Toplantısı için 41 ülkeden Türkiye'ye gelecek olan 600 civarındaki katılımcıya uygun bir toplantı zemini hazırladığımız gibi Ege Bölgesi'nin pamuk ekim alanları, tekstil ve konfeksiyon tesisleri ziyaret edilecek. Aynı zamanda Ege Bölgesi'nin tarihi ve turistik yerlerini kapsayan programlarımızda olacak.

28 Ocak 2008 Pazartesi

UKİ üretimini durduruyor


Türkiye'nin borsadaki ilk giyim firması UKİ, bankalarla yaşadığı problemi aşamadı ve üretimini geçici olarak durdurma kararı aldı.

UKİ'den borsaya yapılan açıklamada, şirketin kredi ilişkisi içinde bulunduğu bankaların şirket aleyhine icra takibi başlatması ve bu nedenle ham madde, yarı mamul ve mamulleri haczedilerek muhafaza altına alınması, bankalarla yapılan görüşmelerin de olumsuz sonuçlanması sebebiyle üretime ara verildiği bildirildi. Şirketin faaliyetleri 6 Ağustos 2007 tarihinde tekrar başlayacak. Açıklamada ayrıca, daha önce 3 Temmuz-16 Temmuz 2007 tarihleri arasında senelik ücretli izin hakları kullandırılan imalat çalışanlarının ücretli izinlerinin, 6 Ağustos 2007 tarihine kadar uzatılacağı kaydedildi.

1983 yılında kurulan UKİ Konfeksiyon, 700 kişilik çalışanı ile İstanbul Çatalca'da 24 bin 500 metrekarelik bir alan üzerinde faaliyet gösteriyor. Üretiminin tamamına yakınını ihraç eden şirket, Türkiye genelinde 36 mağaza ile de iç pazarda hizmet veriyor. UKİ'nin üretim yaptığı firmalar arasında Next, Zara, Armand Thiery gibi dünya devleri bulunuyor.

UKİ Giyim'e haciz uygulandı


Bankalara kredi borçlarını yeniden yapılandıran erkek giyim markası UKİ, 30 Haziran 2007'de faiz ödemesini yapamadı. Oyak Bank UKİPA ve UKİ'de haciz işlemleri başlattı. İstanbul'daki UKİ Çatalca fabrika ve mağazalarındaki mallara el konuldu.

Eski TGSD Başkanı olan Turan Sarıgülle'ye ait şirketten yapılan açıklamaya göre, bankalarla yapılan protokol gereği 30 Haziran 2007'de ödenmesi gereken faiz borcu, 2 Temmuz itibariyle nakit sıkışıklığından dolayı ödenemedi.

UKİ, 13 Nisan 2006'da imzalanan protokolle kredi borçlarını, anapara ödemeleri 2008 yılından başlamak üzere yeniden yapılandırmıştı. Bu protokole göre şirketin bankalar nezdindeki toplam borcu 21 milyon 153 bin 996 euro olarak sabitlendi ve 2007 yılı ödemesiz olmak üzere, 2008-2011 arasında ödenmek üzere vadelendirildi. 30 Haziran 2007'de başlayan faiz ödemeleri ise 3 ayda bir gerçekleştirilecekti.

UKİ'nin satışları bu yılın ilk çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 34.5 oranında azalarak 11 milyon 991 bin YTL'ye indi. Şirketin yurtiçi satışları yüzde 38.3 artarken, yurtdışı satışları ise yüzde 46.1 oranında azaldı. Bu yılın ilk üç ayında da şirket 2.8 milyon YTL zarar etti. Aktif büyüklüğü 66.3 milyon YTL olan UKİ'nin, kısa vadeli borcu 26 milyon YTL, uzun vadeli borcu ise 41 milyon YTL seviyesinde bulunuyor.

UKİ Reklam ve Halkla İlişkiler Müdürü Yasemin Yılmaer işçilerin toplu izinde olduklarını, 16 Temmuz'da işbaşı yapacaklarını söyledi.

UKİ'nin dış pazarı Köse'ye emanet


Türkiye'de erkek giyiminde sektörün önde gelen markalarından olan UKİ'nin Dış Ticaret Müşteri Temsilciliği'ni üstlenen işadamı Toygar Köse, yurt dışı pazarlarda “Türk ürünü kalitesizdir” imajını yıktıklarını söyledi. Yunanistan'da Glou Grubu ile çalıştıklarını, Saraybosna'yı Avrupa üssü olarak seçtiklerini ve KKTC'de Girne'ye mağaza açma hazırlığında olduklarını aktaran Köse, yıllık üretimlerinin yüzde 90'nını ihraç ettiklerini belirtti. Hizmette olan 42 mağazalarının 15'inin UKİ'nin kendi malı olduğunu aktaran Köse, iç piyasadaki hedeflerini "Mağaza sayısını bilinçsizce arttırmak yerine, doğru ve klasik giyim konusunda birikimi olan işletmecilerle büyümek” olarak açıkladı.

"Yurt dışında sözde tüccarların oluşturduğu ‘Türk ürünü kalitesizdir' imajını yıkarak, Türk üretim kalitesini tüm dünyada kendi etiketimizle gözler önüne seriyoruz” diyen Köse, iki yıllık araştırma ve çalışma sonucunda Lefkoşa'da UKİ mağazası açtıklarını, kısa süre sonra da Girne'ye ikinci mağazamızı açmayı hedeflediklerini anlattı. Toygar Köse, Yunanistan'da 60 mağazası bulunan Glou Grubu ile işbirliğine gittiklerini, iki sezondan bu yana bu firmanın koleksiyonlarını hazırladıklarını vurgularken, şunları söyledi: “Yunanistan'da UKİ Shop açma projemiz gündemde. Saraybosna'da da iş ortaklığı yapmak üzereyiz. Aynı dine mensup olduğumuz Saraybosna halkıyla olan yakınlığımızı global dünya koşullarında güçlendirmeyi hedefliyoruz. 2004 yılında kurulan tekrar yapılanmak üzere restorasyonu tamamlanma aşamasında olan alışveriş merkezinde açılması planlanan UKİ mağazasının aynı zamanda bölgenin toptan satış noktası olarak kullanılması projesi var. Ayrıca, Romanya ve Kazakistan'daki işletmecilerle görüşmelerimiz de sürmekte

26 Ocak 2008 Cumartesi

Tüzmen: Tekstil ve konfeksiyon sektörüne çok güveniyorum/ " Artık marka yaratmaya başladık"


Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, tekstil ve konfeksiyon sektörüne çok güvendiğini, sektörün öneminin önümüzdeki günlerde artarak devam edeceğine inandığını bildirdi.

İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) ile İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçı Birliğinin (İTHİB) Swissotel'de düzenlediği iftar yemeğinde konuşan Tüzmen, tekstil ve konfeksiyon sektörünün bu yıl ihracatta 20 milyar doları yakalayacağını kaydetti.

Tüzmen, "Tekstil ve konfeksiyon, Türkiye ihracatının yüzde 25'ini yapıyor. Bu rakam, Türkiye'nin 1990'lı yıllardaki toplam ihracat rakamıdır" dedi.

Sektöre çok güvendiğini ifade eden Tüzmen, "Sektörün öneminin önümüzdeki günlerde artarak devam edeceğine inanıyorum. Artık marka yaratmaya başladık" dedi.

ABD, Çin ve Japonya'nın 10 trilyon dolarlık dünya ticaretinden önemli pay aldığını, bu pazarlardaki ağırlığın mutlaka artırılması gerektiğini vurgulayan Tüzmen, şu anda çok az bir karlılıkla iş yapıldığını, ancak gelecek nesillere tekstil ve konfeksiyon sektörünü taşıyacak şekilde çalışmak gerektiğini kaydetti.

Sektörün yenilikleri yaşaması gerektiğini vurgulayan Tüzmen, "Sizler gerçek savaşçılarsınız. Ben de bugünlere savaşarak geldim. Arkam boş değil. Sizler de savaşıyorsunuz. Dünya çıplak dolaşmadıkça bu sektör yaşayacak. Savaşarak devam edeceğiz" şeklinde konouştu.

"made in"

İHKİB Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ise dünyada, AB'de satılan ürünlerde "made in" ibaresinin kullanımıyla ilgili bir çalışma başlattıklarını belirtti.

Orakçıoğlu, hazırlanan bir rapora göre ihracatlarının yüzde 75'ini AB'ye, yüzde 27'sini Almanya'ya yaptıklarının ortaya çıktığını kaydederek, 6 yıllık süreçte Almanya'daki pazar paylarını katma değerli ürün satışını artırarak koruyabildiklerini, İtalya'nın ise bu dönemde yüzde 36 pazar payı kaybettiğini söyledi.

Orakçıoğlu, İstanbul Moda Akademisi'ni önümüzdeki aylarda eğitime açacaklarını da bildirdi.

İTHİB Başkanı İsmail Gülle de sahnenin arkasında yer alan İHKİB ve İTHİB afişlerinin altındaki "Ruh ikizleri" yazısına değinerek, "Biz tekstil ve konfeksiyon sektörü olarak 2 ayrı bedende ruh ikizini bu salonda buluşturmaya karar verdik. Bu 2 sektör elmanın 2 yarısı kadar yakın" dedi.

Türkiye modada büyük sıçrama yapar


GAP, Polo, La Esperanze, Lifestyle gibi markalara tasarım danışmanlığı yapan Mariam Jalabi, Türkiye'nin özellikle kot ve erkek giyiminde, dünya çapında markaları olduğunu ve bu alanda büyük sıçrama yapabileceğini söyledi. Uludağ İhracatçı Birlikleri (UİB) Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçılar Birliği tarafından dün düzenlenen, “1. Moda Tasarım Günleri”nin ikinci gününde "Marka Yaratma” konulu sunum yapan Jalabi, yakın zamanlarda moda ile ilgili her şeyde sık sık Türkiye'nin, özellikle de İstanbul'un adının karşısına çıkmaya başladığını vurguladı.

Türkiye modada AB'nin çözüm ortağı oldu


İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, yurtdışına ihraç edilen her 10 hazırgiyim ve konfeksiyon ürününden sekizinin Avrupa Birliği (AB) ülkelerine satıldığını belirtti.

Orakçıoğlu, "Eğitime ve tasarıma yatırım yaptık, modada AB'nin çözüm ortağı olduk" dedi. Orakçıoğlu, 'Hazırgiyim ve Konfeksiyon Sektörü Ocak-Mart 2007 İhracat Performans Raporu'nu değerlendirdi. Türk hazırgiyim ve konfeksiyon sektörünün 2007 yılına hızlı başladığını ifade eden Orakçıoğlu, geçen yıl üç ayda 3.3 milyar dolar olan ihracatın bu yıl yüzde 12.5 oranında artarak 3.7 milyar dolara ulaştığını söyledi.

Orakçıoğlu, bu yılın ilk üç ayında her ay bir önceki aya göre ortalama yüzde 20'lik, geçen yılın aynı ayına göre de yüzde 10'luk artış trendinin yakalandığını ifade etti.
Orakçıoğlu, "Son üç yılda dünya hazırgiyim ticaret haritasında meydana gelen değişiklikler, petrol fiyatlarındaki istikrarsızlık, yeni rekabet ortamından kaynaklanan zorluklar ve AB ekonomisindeki durgunluk dikkate alındığında, ihracatın gösterdiği yüzde 12.5'lik artış oldukça yüksek" dedi.

25 Ocak 2008 Cuma

Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Kuruldu


Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu Başkanı Kahraman Öztürk, "Sıkıntılar aşılırsa, devlet gerekli desteği verirse, ihracatta hedeflediğimiz 100 milyar doların geçmişte kalan rakamlar olacağını çok yakında göreceğiz" dedi.

Tekstil ve hazır giyim sektöründen 13 derneğin bir araya gelerek kurduğu Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonunun kuruluşuna ilişkin yapılan imza töreninde konuşan Öztürk, Türkiye`nin lokomotif sektörlerinden biri olan tekstil ve hazır giyimin ülke ekonomisine ve istihdamına önemli katkı sağladığını anlattı.

Sektörün 14 milyar
dolar ihracatı ve 1 milyonun üzerinde çalışanı ile sosyal barışa, işe ve aşa önemli bir destek verdiğini dile getiren Öztürk, sektördeki derneklerin bir araya gelerek yaptığı ilk oluşumun, İstanbul Fashion (İF) olduğunu anımsattı.

Öztürk, sektörün ekonomik sıkıntı içinde olduğunu ifade ederek, "İstihdam sıkıntısı, işverenin üzerindeki enerji,
döviz kurları gibi sorunlar... Bütün bunlar ekonomik anlamda zorluklar yaratıyor" diye konuştu.

Bu durumda, üretimden vazgeçilmemesi gerektiğini, sektörün göz ardı edilemeyeceğini, kaybedilemeyeceğini ifade eden Öztürk, "Sıkıntılar aşılırsa, devlet gerekli desteği verirse ihracatta hedeflediğimiz 100 milyar doların geçmişte kalan rakamlar olacağını çok yakında göreceğiz" dedi.

-"CUMHURİYET TARİHİNDE İLK"-

Bölgesel sektör dernekleri olarak güçlerini bir araya koyarak, cumhuriyet tarihinin "ilk" Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonunu kurduklarını anlatan Öztürk, böylece bu dernekleri "nüfusa kaydetmiş" olduklarını söyledi.

Öztürk, bugün 13 olan dernek sayısının önümüzdeki günlerde daha da artacağını belirterek, İF Konseyi üyelerinin genel kurullarını yetiştiremedikleri için federasyona katılamadıklarını, onların da en yakın zamanda federasyona üye olacaklarını kaydetti.

"Misyonumuz üretimin, bölgesel ve sektörel teşviklerin arkasında durmak. Bugün bunlara sahip çıkmazsak yarın sektör ve hükümet olarak iş arayanlara hesap veremeyiz" diyen Öztürk, Türkiye`nin moda konusundaki deneyimlerini Avrupa ile paylaşma konusunda projeler ürettiklerine işaret etti.

Türkiye`yi bir marka ülke yapmayı, İstanbul`u moda merkezi haline getirmeyi hedeflediklerini anlatan Öztürk, bu doğrultuda moda fuarları düzenleyeceklerini ifade etti.

Kahraman Öztürk, ulusal ve uluslararası platformlarda kendilerini tanıtmak ve hazır giyimi ön plana çıkarmak amacıyla İF Magazin Dergisi ile İF TV`nin 2008 yılının Ocak ayından itibaren faaliyet geçeceğini bildirdi.

Bir soru üzerine Öztürk, federasyonun merkezinin Türkiye Triko Sanayicileri Derneği (TRİSAD) olacağını ve şu anda kaynak sorunları olmadığını anlattı.

Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu, kuruldu


Tekstil ve hazır giyim sektöründen 13 derneğin bir araya getiren Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu, kuruldu.

Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonunun kuruluşuna ilişkin yapılan imza töreninde konuşan Kahraman Öztürk, Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden biri olan tekstil ve hazır giyimin ülke ekonomisine ve istihdamına önemli katkı sağladığını anlattı. Sektörün 14 milyar dolar ihracatı ve 1 milyonun üzerinde çalışanı ile sosyal barışa, işe ve aşa önemli bir destek verdiğini dile getiren Öztürk, sektördeki derneklerin bir araya gelerek yaptığı ilk oluşumun, İstanbul Fashion (İF) olduğunu anımsattı.

Öztürk, sektörün ekonomik sıkıntı içinde olduğunu ifade ederek, "İstihdam sıkıntısı, işverenin üzerindeki enerji, döviz kurları gibi sorunlar... Bütün bunlar ekonomik anlamda zorluklar yaratıyor" diye konuştu.

Bu durumda, üretimden vazgeçilmemesi gerektiğini, sektörün göz ardı edilemeyeceğini, kaybedilemeyeceğini ifade eden Öztürk, "Sıkıntılar aşılırsa, devlet gerekli desteği verirse ihracatta hedeflediğimiz 100 milyar doların geçmişte kalan rakamlar olacağını çok yakında göreceğiz" dedi.

"Cumhuriyet tarihinde ilk"

Bölgesel sektör dernekleri olarak güçlerini bir araya koyarak, cumhuriyet tarihinin "ilk" Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonunu kurduklarını anlatan Öztürk, böylece bu dernekleri "nüfusa kaydetmiş" olduklarını söyledi.

Öztürk, bugün 13 olan dernek sayısının önümüzdeki günlerde daha da artacağını belirterek, İF Konseyi üyelerinin genel kurullarını yetiştiremedikleri için federasyona katılamadıklarını, onların da en yakın zamanda federasyona üye olacaklarını kaydetti.

"Misyonumuz üretimin, bölgesel ve sektörel teşviklerin arkasında durmak. Bugün bunlara sahip çıkmazsak yarın sektör ve hükümet olarak iş arayanlara hesap veremeyiz" diyen Öztürk, Türkiye'nin moda konusundaki deneyimlerini Avrupa ile paylaşma konusunda projeler ürettiklerine işaret etti.

Türkiye'yi bir marka ülke yapmayı, İstanbul'u moda merkezi haline getirmeyi hedeflediklerini anlatan Öztürk, bu doğrultuda moda fuarları düzenleyeceklerini ifade etti.

Kahraman Öztürk, ulusal ve uluslararası platformlarda kendilerini tanıtmak ve hazır giyimi ön plana çıkarmak amacıyla İF Magazin Dergisi ile İF TV'nin 2008 yılının Ocak ayından itibaren faaliyet geçeceğini bildirdi.

Bir soru üzerine Öztürk, federasyonun merkezinin Türkiye Triko Sanayicileri Derneği (TRİSAD) olacağını ve şu anda kaynak sorunları olmadığını anlattı.

Türkiye iç giyimde dünya üçüncüsü


Türkiye’de iç giyim sektörü 1990’larda ivme kazandı. 2000’li yıllarda patlama gösterdi. Bu patlama sektörü dünyanın en büyük üçüncü büyük oyuncusu haline getirdi. Dünya iç giyim ihracatından yüzde 8.2 oranında pay alan Türk iç giyimciler, 1.3 milyar dolar değerinde ihracat yapıyor. Sektör yetkilileri, Türkiye’de iç giyimde ihracat rakamının 1.5-1.7 milyar dolara çıkabileceğini bunun üstündeki rakamlara ulaşabilmeyi ise markalaşma sürecinin belirleyeceğini söylüyor. Sektörde 500’ün üzerinde büyük firma var. Bu firmaların 250’si büyük şirket durumunda. Türkiye’nin 2004 yılı iç giyim ihracatının hazır giyim içindeki payı yüzde 35.9 seviyesinde bulunuyor. Türkiye iç giyim sektöründe yaklaşık 800 bin -1 milyon kişi istihdam ediliyor. Türkiye iç giyim ihracatını başta Almanya ve İngiltere olmak üzere en çok AB ülkelerine yapıyor. İhracatta ABD, üçüncü sırada yer alıyor. Türkiye’nin en çok ithalat yaptığı ülkeler ise İtalya, İngiltere ve İspanya. Victoria’s Secret’in Türkiye’deki üretimi son bir buçuk yılda doların çıkması nedeniyle çok azaldı.

24 Ocak 2008 Perşembe

Türkiye 20 Yıldır Tekstil İle Ayakta


1980'den bu yana yaklaşık 10 milyon kişiye iş kapısı olan tekstil, dışa açılan Türkiye insanının karnını doyurdu. İhracat ile 20 yılda 230 milyar dolalık döviz getirdi.

Tekstil örme ve konfeksiyon sektöründe faaliyet gösteren 15 bin 900 firma Türkiye'de toplam firma sayasının yüzde 23'ünü oluşturuyor. Toplam istihdamın yüzde 23'ünü bünyesinde barındıran tekstil ve hazır giyim sektörü resmi rakamlara göre 1.5 milyon gayri resmi rakamlara göre 3 milyon kişinin aş kapısı. İhracatın yüzde 27.6'sı üretim ise yüzde 25'i tekstil ve konfesiyon sanayi tarafından sağlanıyor. Sektörün ilk ihracat rakamı 450 bin dolardı. 2005'te ise yaklaşık 12 milyon dolara çıktı. Yani ihracatımız ilk ihracatan bu yana 42 kat arttı.

ON MİLYONA İŞ KAPISI
Fason üretim yapıldığı 1970'li yıllarda ancak 450 bin dolarlık ihracat sağlanırken 1980'de Türkiye dışa açılınca, ithal ikamesinden ihracata dönük büyüme modeline geçildi. Türk tekstil ve konfeksiyonu Türkiye'yi dünyaya taşıyan sektör oldu. O günden bu güne tekstil ve konfeksiyon sektörü, ihracat ve istihdam konusundaki liderliğini sürdürerek Türkiye'nin global bir oyuncu olmasından büyük katkılarda bulundu. 1980'den bu yana yaklaşık 10 milyon kişiye iş kapısı olan sektör 230 milyar dolarlık döviz girdisi sağlayarak sermaye birikiminin oluşmasında da büyük katkı sağlandı. 1980'li yıllarda tekstil ihracatı artık milyar dolarla ifade edilirken sektörün toplam ihracat içindeki payı da yüzde 25'lere çıktı. 1990'lı yıllarda ise Sultanhamam'dan çıkıp sanayileşme eğilimine giren sektör ihracatı 2.5 milyar dolara ulaştı.

SANAYİLEŞMENİN ADI OLDU
Bu aynı zamanda Türkiye'de sanayileşmenin de yapı taşlarını oluşturdu. 1996 yılında Gümrük Birliği'ne girilmesiyle ucuz iş gücü avantajını arkasına alan tekstil sanayi markalaşmayı da keşfederek ihracatı 2000'li yıllarda 8 milyar dolara taşıdı. 2004'te konfeksiyon ile birlikte 17.6 milyar dolarlık ihracat ile zirve yapan sektör, bu yılın ilk 10 ayında 11.4 milyar dolarlık ihracat ile gelişme trendinin sürdüğünün işaretlerini de verdi. Artan Çin tehditine karşı ucuz işgücü ve enerji rekabetinin işe yaramadığını anlayan sektör böylece gelirlerinin bir bölümünü moda marka ve tasarıma ayırdılar. Her sezon binlerce çeşit ürünle ülke ülke gezdiler. Anadolu'da bir çok ilde getirilen vergi teşfikleri ise Anadoluda bir çok insana iş kapısı olmaya devam ediyor.

Türkiye'de şık kadın yok moda kurbanları var


Koleksiyonlarında Afrika, Kızılderili, Eskimo, Tibet gibi medeniyetlerden beslenen Rıfat Özbek'in, yeni çalışmasında Picasso'nun Guernica'sından izler bulacaksınız.

Modacıları filozof, kendisini küreselleşme karşıtı hümanist olarak tanımlıyor. İnsanlar ve ırklar arasındaki kardeşliğe inandığını vurguluyor, en sevdiği ve koleksiyonlarında sıkça kullandığı renk bu yüzden barışın, temizlik ve saflığın rengi olan beyaz. Son olarak, Milano Moda Günleri kapsamında Pollini için hazırladığı yaz koleksiyonunu sergiledi. Şu günlerde Picasso'nun İspanyol iç savaşını anlatan ünlü eseri Guernica'daki renk ve temalardan esinlendiği bir koleksiyonun hazırlığı içinde. Evet, kimden bahsettiğimi anladınız sanırım. Güneşli bir aralık sabahında Bebek Divan’da dünyaca ünlü modacımız Rıfat Özbek’le buluştuk. 2.5 yıllık Bodrum Yalıkavak inzivasını Pollini’den gelen teklifle bitiren Rıfat Özbek, tüm sorularımı büyük bir içtenlikle yanıtladı. Türk modacılarla ilgili "Rıfat Özbek’in yanına bir de Hüseyin Çağlayan ismini koyarım. Üçüncü bir isim say deseniz, inanın

çok zorlanırım" diyen Özbek, modanın başkenti olarak da Londra'yı gösteriyor ve ekliyor "Türkiye’de şık giyinen kadın yok, 'fashion victims-moda kurbanları' var."

Sizce modacı, bir sanatçı mıdır? Soruyu şöyle açmak istiyorum: Van Gogh, Picasso gibi büyük sanatçılar resim yaparken ticari kaygı taşımazlar. Kendi iç dünyalarını, coşkularını, aşklarını, hüzünlerini tuvale aktarırlar. Tasarım yaparken 'Bu nasıl satar' kaygısı taşıyor musunuz, yoksa siz de Picasso gibi içinizdeki sese mi kulak veriyorsunuz?

Benim yaptığım her tasarımın bir felsefesi, bir hikâyesi var. Tasarımlarıma bütün naif duygularımı, Rıfat’ı Rıfat yapan bütün değerleri katıyorum. Bugüne kadar böyle oldu, bundan sonra da hep böyle olacak. Bu şekilde koleksiyonlarım daha samimi, naif ve katıksız oluyor. Modacı, tasarımlarına kendi kimliğini, hayata bakış açısını kattığı ölçüde başarılı olabilir. Dikkat edin bütün büyük modacıların ortak özelliği budur. Modacı bir anlamda filozoftur. "Bu koleksiyon satar mı", "Koleksiyonun satması için ne yapmalıyım" sorularını tabii ki sorarız. Ama eğer bu soru bir endişeye, korkuya dönüşürse özgün ve cesur tasarımlardan uzaklaşırız ve proaktif değil reaktif koleksiyonlar hazırlarız ki bu, büyük bir modacıya yakışmaz.

'Modacı bir anlamda filozoftur' dediniz. Siz nasıl bir filozofsunuz?

Küreselleşme karşıtıyım. Küreselleşmenin kişiler arasındaki gelir uçurumunu daha da derinleştirdiğini ve giderek sıkıcı ve birbirine benzeyen şehir ve insanlar yarattığını düşünüyorum. Yani maddi ve manevi olarak insanlığa faydası olmayan bir sisteme niye inanayım. Hümanistim. İnsanlar ve ırklar arasındaki kardeşliğe ve barışa inanırım.

En sevdiğiniz rengin beyaz olması ve koleksiyonlarınızda sıkça kullanmanız hümanist yönünüzün bir dışavurumu mu?

Kesinlikle. Bilinçaltımdaki beyaz, beyaz güvercini ve beyaz bayrağı temsil eder. Beyaz güvercin ve beyaz bayrak da barışı... Barıştır beyaz, saflık, temizlik, duruluktur. O yüzden beyazı çok sever ve koleksiyonlarımda da sıkça kullanırım. Yalnız bir sonraki koleksiyonumun ana teması savaş olacağı için kırmızıyı görürseniz şaşırmayın.

Barıştan savaşa, beyazdan kırmızıya.. Koleksiyonlarınızdaki temanın bu kadar kutuplaşmasının bir nedeni olmalı. Bu, bir protesto mu?

Evet. Ben 11 Eylül’den sonra ABD’ye hiç gitmedim. Bir modacı olarak 5 yıldır New York’a bile adım atmıyorum. Ne zaman şimdiki ABD yönetimi değişir ve ABD dünya jandarması rolüne soyunmaz ve giderek büründüğü polis devleti kimliğinden uzaklaşır, ben de o zaman ABD’ye giderim. Ekonomik çıkar uğruna yapılan savaşlarda bunca masum insanın ölmesini protesto etmek için bir sonraki koleksiyonumda kırmızıyı yoğun olarak kullanacağım. Bence bir modacının para kazanmak ve kazandırmanın ötesinde bir birey olarak da insanlığa karşı sorumlu bir duruşu olmalı.

Siz hep ezilenlerin yanında mısınız? Güç ve iktidarı elinde bulunduranlarla bir alıp veremediğiniz mi var? Medeni toplumların hor gördüğü, zaman zaman aşağıladığı kültürlerin motif ve renklerini kullanmanız bunun bir sonucu olabilir mi?

Benim çocukluğumdan itibaren hep isyankâr, sıra dışı, başkaldıran, asi bir tarafım olmuştur. Mahallede de okulda da bu, hep böyleydi. Sosyal ve iş yaşamımda da bu pek değişmedi. Daha güzeli, doğruyu bulmak için muhalefet edeceksiniz. Konformizm bana göre değil ve Allah’tan yaptığım iş buna uygun. Bu yapıma uygun olarak da Afrika, Kızılderili, Eskimo, Tibet, Katmandu, Hawai, Pasifik gibi medeniyetlerden besleniyorum koleksiyonlarımda. Etnik motifli kumaşlar kullanmak bana ayrı bir ilham veriyor. Bir anlamda tasarım yaparken kendimi ifade ediyorum ve bence bizim meslekte başarının formülü bu: Kendini ifade edebilmek.

Osmanlı kültürüne odaklandığınız koleksiyonunuzda ay yıldız motifleriyle ve Mevlevi şapkalarıyla yaptığınız çıkışın ardından Londra’da iki kez yılın tasarımcısı ödülünü aldığınızı düşününce bu söyledikleriniz daha bir anlam kazanıyor. 1950’lerin sonu ve 60’ların başının temiz hatlarını, Tibet ve Katmandu’nun geleneksel kıyafetlerine ait detayları, kumaşları, renk, desen ve işlemeleri ile hazırladığınız Pollini koleksiyonu çok ses getirmişti. Bir sonraki koleksiyonunuzla ilgili bilgi verebilir misiniz?

Sadece şunu söyleyebilirim. Picasso’nun ünlü Guernica tablosundaki renk ve temadan çok esinlendim. Tablodaki insanlığa yönelik katliamın vurucu izleri ve anlatımı bu koleksiyonumda hissedilecek.

2.5 yıl ara verdiğiniz moda dünyasına Pollini ile geri döndünüz. 2.5 yıl modadan ayrı kalmak uzun bir süre. Bu kadar ara verip moda arenasına geri dönmek ve başarısızlık ihtimali sizi endişelendirmedi mi?

Ben Yalıkavak’ta yaşarken de modadan hiç ayrı kalmadım ki. Hem literatürü takip ettim hem bana ilham verebilecek dünya güzeli çok sevdiğim bir yerde dostlarımla 2.5 yıl geçirdim. Yoğun çalışma temposundan hayatı ıskaladığım düşüncesini de bir ölçüde kafamdan atmış oldum. Sevdiğim işi yaparak hayatımı kazanmanın herkese nasip olmayan bir ayrıcalık olduğunu fark ettim. Çok sevdiğim için çok çalıştığımı, hiçbir zaman çok zengin olmak için çalışmadığımı anladım.

'Pollini'de başarısız olsaydınız ne yapacaktınız?

Bodrum’a dönüp güneşin batışını izleyecektim. Başka ne yapabilirdim ki...

17 yaşında İngiltere’ye mimarlık okumak için gittiniz ama modacı oldunuz. Bunu anlatır mısınız?

Liverpool’da mimarlık okuyordum, baktım bana göre değil, çok sıkıldım. Londra’da bulunan dünyaca ünlü St. Martins tasarım okuluna başvurdum. Çizimlerimi görmek istediler, çizimlerimi Liverpool-Londra treninde görüşmeye giderken son anda yaptım. Çizimlerimi çok beğendiler ve beni aynı gün okula kabul ettiler.

Siz de her Türk gibi her işinizi son ana bırakanlardan mısınız?

Yarışın her türlüsünü seviyorum, zamanla yarışmak da bana apayrı bir motivasyon veriyor. Her işimi son dakikada yaparım. Bu kadar yıl Londra’da yaşamama rağmen, Türklüğüme dair özelliklerimi kaybetmedim.

Türklük dediniz de aklıma geldi. Türk modacıları nasıl buluyorsunuz?

Rıfat Özbek’in yanına bir de Hüseyin Çağlayan ismini koyarım. Üçüncü bir isim say deseniz, inanın

çok zorlanırım.

Peki sizin çapınızda Türk modacılar niye çıkmıyor?

Nedenler çok... Bir kere ülkemizde yaratıcılığı özendiren değil, baltalayan bir ortam var. Bireyler kalıplar içerisine sokulduğu için bireysellik anlayışı pek gelişemiyor. Birey olarak tek başına var olamayanlar, başkalarına özeniyor, bu da yaratıcılığı öldürüyor ve esinlenme kisvesi altında taklitçiliğe yol açıyor. Halbuki Batı toplumlarında bireysellik ve aykırılık özendiriliyor, bu da yaratıcılığı destekliyor. Bir de bizdeki modacılar tasarımlarını yaptıkları markanın ciddi baskısı altında. Markalar istiyorlar ki daha ilk koleksiyonda tasarımcıların tasarımları onlara para kazandırsın. Batı’daki dev firmalara göre sermaye sorunu olan yerli marka sahipleri için esas öncelik orijinallik değil, bir an önce para kazanmak. Bu durum Türk modacıları taklitçiliğe özendiriyor maalesef. Oysa ki Batı’da size inanan güçlü markalar var. Düşünün ki yıllar önce bana inanan AEFF ancak altı sezon sonra kâra geçebilmişti. Bir Türk markası bu kadar sabırlı olamıyor maalesef.

Uluslararası çapta tanınan bir modacı olmanın koşulu vitrinde olmak. Bu vitrin İstanbul değil oysa ki. Modaya yön veren bir Londra, Paris, New York, Milano’da olmak zorundasınız. Ancak bu şekilde defileleriniz ses getirebilir ve modaya yön veren dergi ve televizyon kanallarında yer alabilirsiniz.

Modanın başkenti Londra mı, Paris mi, Milano mu, New York mu?

Kesinlikle Londra.

Dünyada tanınmış modacıların çoğu kadın giyimine yön veren modacılar. Moda demek kadın modası demek mi?

Erkek giyiminde bir modacının kendini ifade edebileceği alan çok sınırlı. Erkekler kadınlara nazaran çok silik ve renksiz giyiniyorlar. Aslında bu, doğanın kurallarına da aykırı. Yeryüzünde canlı türleri arasında kuş olsun, aslan olsun erkek her zaman dişisinden daha renkli ve gösterişlidir. 17. ve 18. yüzyıllarda erkek çok daha renkli giyinirdi.

Dönemsel olarak moda anlayışının değişmesini neye bağlıyorsunuz?

Moda anlayışı tarih ve sosyoloji ile iç içe geçmiş kavramlardır. Örneğin 2. Dünya Savaşı’ndan sonra korseden kurtulan kadının rahat silueti ortaya çıktı. Savaş zamanında etekler, elbiseler dardı. Savaştan sonra birçok şey gibi etek ve elbiseler de bollaştı. Savaş kıtlığı zihniyetinden sıyrılan bireyler daha çok kumaş ve malzemeyle yapılmış giysiler giymeye başladı. İngiltere’de vatkalı ceketi kadınlar ne zaman yaygın olarak giymeye başladı, biliyor musunuz? Demir Lady Thatcher döneminde. Bu ceket, kadını daha kuvvetli, daha maskulin gösterdi. Vatkalı ceket, kadının gücü ve iktidarı demekti.

İstanbul ve Londra’da bir modacı en çok nerelerden esinlenir?

İstanbul’da İstiklal Caddesi, Londra’da Soho.

50’li, 60’lı ve 70’li yıllardaki moda anlayışı 80’li, 90’lı ve 2000’li yıllara nazaran daha yenilikçi ve radikaldi diyebilir miyiz?

Koleksiyonlarımda 50’li ve 60’lı yıllardan esinleniyorum ancak 70’lerde de 20’li yıllardan esinlenildiğini unutmamak gerek.

Dünyada en şık giyinen kadın kim?

Kate Moss.

Türkiye’de?

Türkiye’de şık giyinen kadın yok, fashion victims (moda kurbanları) var. Türk kadınlarının kendilerine has bir tarzları yok. Kendilerine yakışsın yakışmasın, moda olan her şeyi alıp giyiyorlar. Birçok alanda olduğu gibi moda alanında da taklitçilik göze çarpıyor maalesef.

En beğendiğiniz iki modacı?

John Galiano ile Jean Paul Gaultier.

Türk tekstilcileri, Çin'de yüksek miktarda ihracat bağlantısı yaptı


İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, Türk Tekstil İhracatçılarının Çin'deki Shanghai de Intertextile Fuarı'nda zoru başardığını belirterek, "Fuara katılan 13 Türk firması, tasarımı, kalitesiyle katılımcıları etkiledi. Başta tekstil sektöründe olmak üzere dünyayı ucuz ürünleriyle kasıp kavuran Çin'e kaliteli ve yüksek fiyatlı kumaş ihracatı konusunda ciddi ve yüksek miktarlı bağlantılar yapıldı" dedi.

Konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, 25 Ekim'de açılan ve 28 Ekim'e kadar sürecek olan Shanghai de Intertextile Fuar'ına İTHİB önderliğinde 3. kez katılan 13 firma, fuarda önemli satış bağlantıları yaptılar. Yüksek kaliteli ürünlerle, markalara uretim yapan firmalara yapılan satışlar artarken, Çin gibi dünyayı ucuz fiyatlı ürünlerle fetheden ancak aslında kendisi de çok önemli bir potansiyel taşıyan bu buyuk pazarda umutlar ve beklentiler arttı.

Birlik Mensucat firmasının, fuardan önce Çin'e 100 bin metre kadife kumaş satışı Türk firmalarının fuara moralli katılmasını sağlarken, fuarda, Söktaş, Bahariye, Akın Tekstil, Anteks, Altınyıldız, Birlik Mensucat, Abacı, GAP, Kipaş ve Orta Anadolu gibi firmalar da Çin'e mal satışı için bağlantılar kurdular.

"Zor pazarlardan alnımızın akıyla çıkıyoruz"

Fuar katılımını organize eden İTHİB'in Yonetim Kurulu Başkanı İsmail Gülle, Shanghai de Intertextile Fuar'ında, beklentilerin üzerinde bir iş yapıldığını belirterek, "Türk tekstil ihracatçıları olarak, akıncılar gibiyiz. Bugün de burada zoru başardık. İmkansız gibi görülenlerin biraz zaman alsa da gerçekleştirilebileceğini göstermekten memnuniyet duyuyoruz. Zor pazarlardan alnımızın akıyla çıkıyoruz. Burada başarılı olmamız, katılan firmaların markalara yaptığı üretimle aslında ithalatta da devasa rakamlara sahip olan Çin pazarına kaliteli ve yüksek fiyatlı kumaş satmaları, Turk tekstilinin nerelere geldigini gostermesi acisindan cok onemli.

Hedef, gelecek yıl 7 milyar dolarlık tekstil ihracatı

Artik ozguvenimiz de, kalitemiz de, fiyatımız da Uluslararası düzeyde. Hedefimiz 2007'de 7 milyar $'lık tekstil ürünü ihracatı. Bunu gerçekleştireceğimize olan inancımız tamdır" dedi.

2006'nın Ocak-Eylül döneminde yüzde 11.9 artarak 4 milyar dolara ulaşan tekstil ihracatının, aynı dönemde Çin'e yönelik olarak yüzde 9.8 arttığını ifade eden İsmail Gülle şunları söyledi:

"Çin, dünyanın en büyük tekstil ve hazırgiyim imalatçı-ihracatçıları ülkelerinin başında geliyor. Özellikle de düşük maliyetli üretimi ve ucuz ürünleriyle dünyayı kasıp kavuruyor. Ancak, biz her zaman Çin'den korkmak yerine mücadele etmemiz gerektiğini, kendimize güvenirsek Çin'i Pazar haline getirebileceğimizi söyledik. Yaptıklarımız da bunu gösteriyor. Dokuz ayda Çin'e yönelik ihracatımız yüzde 9.8 oranında arttı. Shanghai de Intertextile Fuar'ı da bizim İTHİB olarak çok önem verdiğimiz bir fuar. Bu fuarda, bizimle birlikte olan firmalarımız zoru başararak, dünyanın en büyük ve en ucuz imalatçı-ihracatçı ülkesine, yüksek kaliteli ve pahalı tekstil ürünlerini satmayı başardı.

23 Ocak 2008 Çarşamba

Türk tekstil ve deri ürünleri 622 Japon'la buluştu


Türk tekstil ve deri sektörünün markaları, 'zor' diye nitelendirilen Japonya pazarında 622 Japon üreticiyle buluştu. Tokyo'da üç gün süren 'Türk Moda Fuarı'nda Damat-Tween, barışı giydirme projesi olarak lanse ettiği 'BTürk'ü görücüye çıkarırken, Machka 2007 yılı başından itibaren Japonya'nın ünlü mağazalar zinciri Takashimaya'da sürekli stand açmak için görüşmelerde bulundu. Süet Mod, Harmanlı Deri, Pasha Deri'nin de Japon perakende zincirleri ile somut bağlantılar yaptığı öğrenildi.

Türk konfeksiyon, deri konfeksiyon, ayakkabı, saraciye ve kumaş sektörü temsilcilerinin Japonya çıkarması tamamlandı. Fuarı değerlendiren Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, "Japonya pazarı, ne yazık ki bizim bu güne kadar ıskaladığımız pazar oldu. Ama bir yerden başlamak lazım. Şimdi bu başlangıcı yaptık. Turquality ile işe başlamamız da son derece yararlı oldu. Japonya pazarına ancak kalitemiz ile girebiliriz" dedi.

İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İTKİB) Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ise fuarın katılımcılara yeni ufuklar açtığını belirterek, "50 milyar dolarlık hazır giyim alımı yapan Japonya'ya 32 milyon dolarlık satış yapmamızın affedilir bir tarafı yok. Bu açığı kapatmak lazım. Ayrıca Japonya, Asya Pasifik'in kapısını da bize açacak" diye konuştu.

İtalyanlar ve İspanyolların 15-20 yıldır yaptıkları otel fuarcılığını Japonya'da denediklerini anlatan Orakçıoğlu, bu yıl fuarı İmperial Otel'de düzenlemek için çok uğraştıklarını, fakat İtalyanların baskısı nedeniyle orada yer alamadıklarını bildirdi. Orakçıoğlu, "Ancak önümüzdeki dönemde orada olacağız" dedi.

Japonlar, Machka'yı sevdi

İpekyol'un yeni markası Machka ise Japonlar tarafından ilgi gördü. Turquality desteği ile Japonya'nın ünlü mağazalar zinciri Takashimaya'da kış sezonu boyunca stand açan markalardan Machka, sürekli stand şansını elde etti. İpekyol Genel Müdürü Serdar Senemoğlu, Machka'nın Şubat 2007 tarihinden itibaren ilkbahar-yaz kreasyonlarını 50 metrekarelik alanda sergilemeye başlayacağını duyurdu. Paris'te yaşayan, Dice Kayek markasının ortağı Ece Ege'nin tasarımlarını hazırladığı Machka, Japon kadınlarının beğenisine uygun şekilde zarif ve kaliteli tasarımları ile tanınıyor.

Deride sesler farklı

Turquality Çalışma Komitesi üyesi ve deri sektörünün önde gelen isimlerinden İsmail Boy ise fuarın deri konfeksiyon ve ayakkabı firmalarına yaradığını söyledi. Boy, Süet Mod, Harmanlı Deri, Pasha Deri, İnci Ayakkabı ve Ferudun Kundura'nın Japon perakende zincirleri ile somut bağlantılar yaptığını kaydetti.

Feridun Footwear sahibi Ferzat Erdebil, Japonya'nın zor bir pazar olduğunu, ancak pazara girmek için çalışacaklarını söyledi. Japonlar'ın kaliteye ve detaya önem verdiklerinin altını çizen Erdebil, kendilerini fuarda 80 kişinin ziyaret ettiğini bildirdi. Geçen fuara göre ziyaretçi sayısının azaldığını söyleyen Erdebil, "Bunun nedenini ben de merak ediyorum. Tanıtımın eksik olduğunu düşünmüyorum ama bizim iş yaptığımız müşterilerden geleceğiz diyenler fuara gelmedi" diye konuştu.

Desa Pazarlama Sorumlusu Songül Gündeydi ise Takashimaya, Mitsui, Marubeni gibi Japonya'nın ünlü department store'larının fuarı ziyaret etmediğini belirterek, tanıtım konusunda zayıf kalındığını, fuara katılımın geçen yıllara göre düşük olduğunu söyledi.

İzlenimler

. Türk tekstil ve hazır giyim sektörünün hedef pazarı Japonya, dünyaca ünlü markaların rekabet ettiği 27 milyonluk bir pazara sahip bulunuyor. Japonya söz konusu sektörde 50 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiriyor.

. Dünyanın en pahalı şehirlerinden biri olarak gösterilen Tokyo'da dünya moda devleri arasında bulunan Prada'dan Gucci'ye, Louis Vuitton'dan Miu Miu'ya kadar birçok mağaza bulunuyor.

. Türk tekstilcileri Japonya'da mağaza açmak yerine Takashimaya, Mitsukoshi, Seibu, Marui, Daimaru, Isetan, Matsuzakaya, Hankyu, Kintetsu ve Tokyu gibi büyük department store'larla çalışmak istiyor.

. Japonya ile ticaret yapmak isteyen firmaların ülkeye uygun ürünler üretmesi gerekiyor. Avrupalı tüketicilerden farklı olan Japon tüketiciler bilinçli tercihleri ile ön plana çıkıyor. Japonlar için satın alacağı ürünün kalitesi ve standardı, ürünün fiyatından daha önemli.

. İthal ürünler satın alınırken Avrupa'da rağbet gören kanıtlanmış markalar tercih ediliyor. Bu nedenle Türk markalarının başarı şansı Japon tüketiciye Türk marklarını tanıtmaktan geçecek.

Fuara BTürk damgasını vurdu

Başkent Tokyo'daki fuara Damat-Tween'in barışı giydirme projesi damgasını vurdu. Damat-Tween'in istanbul'da üç farklı dinin yüzyıllarca barış içinde yaşamasına gönderme yapılarak ürettiği BTürk tişörtleri ilk kez Japonya'da görücüye çıkarken, Orka Grup Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu, dünyaya açılma stratejisini Japonya'dan başlattıklarını belirtti. Orakçıoğlu, "Türk kültürünü modernize ederek dünyaya anlatma projesi olan Btürk ile herkese medeniyetler uzlaşması mesajı veriyoruz. Şimdilik giyim alanında başlattık. Ancak zamanla dekorasyon, gıda ve müzik alanında da Anadolu kültüründen esinlenerek Türk'ü dünyaya doğru şekilde tanıtmaya çalışacağız" dedi. Orka Grup Genel Koordinatörü Osman Arar ise BTürk ile Anadolu'daki medeniyetler uzlaşmasını giysiler üzerinden bütün dünyaya sunmak istediklerini belirterek, şöyle konuştu: "Amacımız, günün birinde Birleşmiş Milletler toplantısında bütün delegasyonun üzerinde üç semavi dinin sembollerinin İstanbul isminde buluştuğu Btürk tişörtleri giymesi ve dünyaya başarı ve hoşgörü mesajını iletmesi.

Türk tekstil ürünleri fuarı 'Texbridge' Londra'da açıldı/ Fuara, 53 firma katılıyor


İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği tarafından organize edilen Türk tekstil ürünleri fuarı "Texbridge", İngiltere'nin başkenti Londra'nın ünlü fuar merkezi Earls Court'ta açıldı.

Tekstil ürünleri üreten 53 firmanın katıldığı, aralarında Debenhams, Laura Ashley, Marks&Spencers, Max, Miss Selfridge, Top Shop, John Lewis, Next, Arcadia ve Tesco gibi pek çok ünlü markanın bulunduğu İngiliz firmalarının temsilcilerinin yoğun ilgi gösterdikleri fuar bu akşam sona erecek.

Fuarın çalışmalarını değerlendiren İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Başkanı İsmail Gülle, "Türk ihracatçıları için tarihi bir günün ertesinde burada bu fuarı açmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Türkiye'nin 84 yıllık tarihinde ilk kez üç haneli bir ihracat performansı yakalanmıştır. Bu unutulamayacak tarihi bir gündür" dedi.

Türk ihracatçıları olarak 2,5 milyar dolarlık ihracat rakamlarından önce 30 milyar dolarlara, bugün ise 100 milyar dolara ulaşıldığını hatırlatan Gülle, 6 yıldır yılda iki kez Londra'ya gelip, Texbridge fuarını açtıklarını belirtti.

Türk tekstilinin toplam ihracat içindeki payıyla ülkenin en önemli sektörlerinden birini oluşturduğunu da kaydeden Gülle, "Ancak doların değer kaybetmesi, ve YTL'nin değerli hale gelmesi işlerimizi zorlaştırıyor. İhracatçılar bu şartlarda da pazarlarını korumak için bütün güçleriyle çalışıyor" dedi.

60. Hükümet'in 2012 yılı için 200 milyar dolarlık ihracat hedefi koyduğunu da hatırlatan Gülle, bu hedefi YTL'nin bu değeriyle yakalamanın zor olabileceği uyarısında bulundu.

Son yıllarda doların gerilemesi ve YTL'nin değer kazanmasıyla ihracat yapılmasının ülke kaynaklarının ucuz fiyata transferi gibi bir sonuç doğurduğunu da belirten Gülle, sanayi ve ihracata destek beklediklerini kaydetti.

2005 yılında tekstilde kotaların kalkmasının sektörde endişeye yol açtığını, ancak buna rağmen sektörün yüzde 10, yüzde 17 ve yüzde 20 gibi oranlarda artış trendiyle yoluna devam ettiğini de belirten İsmail Gülle, "Çin'in bize veremediği zararı bugün maalesef YTL'nin değerli olması veriyor. Yani Çin'den görmediğimiz zararı değerli YTL ve dolar kurundan görüyoruz" diye konuştu.

Gülle, bi soru üzerine de dünyada organik ürünlere büyük talep olduğunu, bu çerçevede Türkiye'de organik pamuk ekim alanlarının da büyüdüğünü aktardı.