17 Ocak 2008 Perşembe

Tekstilde 1 milyon adet üretim Anadolu'ya kayıyor, 350 bin yeni istihdam oluşacak


Anadolu'ya tekstilde üretim merkezi haline getirmek için yola çıkan Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD), 6-7 yılda ilk etapta İstanbul sanayisinin yüzde 65'ini oluşturan tekstil sanayiinin bölgeye kaymasını hedefliyor. 1 milyar adetlik üretimin Anadolu'ya kayması ile bölgede yaklaşık 350 bin kişilik istihdamın oluşması öngörülüyor.

TGSD Başkanı Ahmet Nakkaş, TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclisi Başkanı ve Domino Tekstil'in sahibi Umut Oran, TGSD eski Başkanı Aynur Bektaş, APS Giyim Genel Müdürü Kutlu Çeceli, Günkar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Güneş ve Timay & Tempo Genel Koordinatörü Mustafa Laçin, Anadolu'da yapılan yatırımları ile sektörün sorun ve çözüm önerilerini anlattılar. Ekonomik veya sosyal etkilerin yanısıra son dönemde çok konuşulan güvenlik sorunlarının da bölgeye yatırımların artmasıyla birlikte çözülebileceğini vurgulayan sektör temsilcilerinin görüşleri şöyle:

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ahmet Nakkaş: Yeni Meclis, Anadolu'ya "ulusal" bakıp projeye destek vermeli

Anadolu gezileri Turhan Sarıgülle döneminde başladı. Anadolu yatırımlarının hem Türkiye açısından hem de bölgesel farklılıkların giderilmesi açısından önemli olacağı düşüncesinden hareket edildi. Nur Ger başkan döneminde 'Türkiye için çalışıyoruz' sloganı ortaya çıktı. Bu düşünce Umut Oran'ın başkanlığı döneminde daha net bir şekilde ele alınarak ve projelendirilerek, 'İş, aş, barış' sloganıyla, Güneydoğu, Karadeniz ve İç Anadolu Bölgesi'nde toplantılar düzenledi. Uluslararası rekabeti sürdürebilmemiz adına büyük şehirlerde yoğunlaşan bu sanayinin Anadolu'ya kaydırılması ile ilgili bir öngörü ortaya çıktı. Daha sonra Aynur Bektaş'ın başkanlığı döneminde proje takip edildi. Ufuk 2010 çalışmamızda Anadolu'daki yatırımların bizim sektörümüz için önemli olduğu vurgulandı. Anadolu'daki yatırımlarda başarı örnekleri çoğaldıkça, Anadolu'daki yatırımların ne derecede önemli olduğu sektör tarafından da algılanmaya başlandı. Ufuk 2015 çalışmasında ise büyük şehirlerde yoğunlaşan, sanayinin yüzde 85'ini kapsayan tekstilin 6-7 yıl içinde Anadolu'ya kaydırılması konusunda çalışma yaptık. İstanbul ve çevresinde bu sanayinin yüzde 65'i oluşuyor. İlk etapta 1 milyar adetlik bir üretimin tespit ettiğimiz alanlara kayacağına ilişkin mikro çalışmayı yapıyoruz. Bu yaklaşık 350 bin kişilik istihdam demek. Ama tabii ki bu kadarlık bir istihdamın Anadolu'ya kayması sözkonusu olamaz. Anadolu'da mesleki eğitim altyapısının oluşturulması, yerel yönetimler ve siyasi iradenin de buna katkı sağlaması gerekiyor. Bunu ulusal bir mesele olarak görüp, yeni oluşacak parlamentoda bu işin uygulamaya geçmesini talep ediyoruz. Şu anda Türkiye'nin güvenlik meselesi tüm meselelerin önünde geliyor. Anadolu'ya kayma güvenlik meselesinin halledilmesi, ekonominin kalkınabilmesi ve bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasıyla paralel. Dolayısıyla bunu bir bütünlük içinde ele almak gerek. İstanbul'dan Anadolu'ya giden yatırımlar öncesindeki güvenlik sorunu ile yatırım yapıldıktan sonraki güvenlik sorunları arasında fark var. Mikro çalışmalarda yatırımların bölgelere gitmesiyle güvenlik sorununda çözüm olduğunu gördük. Ülkenin kaynaklarına daha fazla üretkenlik kazandırarak, öncelikli sektörleri ortaya çıkarırsak, ekonomik anlamda daha fazla sıçrama olacağına ben inanıyorum. Ekonomi, sosyal ve güvenlikte bir istikrar sağlanması isteniyorsa bunun politikasını belirleyecek olan siyasilerdir. Bu doğrultuda çalışacak olan da özel sektördür. Anadolu bir üretim ve lojistik merkezi olarak belirlenmelidir. Oraya gidecek sektörlerin başında da hazır giyim ve tekstil sektörü var.

TGSD eski Başkanı ve HEY Tekstil'in sahibi Aynur Bektaş: Çin'e teşekkür borçluyuz Anadolu'yu da farkettik

TGSD yönetimine masada Anadolu konuşulurken girdim. Yönetimde ister istemez Anadolu gönüllüsü oluyorsunuz. 5084 sayılı yasa çıktığında yönetimde söz verdim. 'Memleketime gidiyorum, çiviyi çakıyorum' dedim. Çerkeş'e yatırıma gittik. Biz ilk başta hata yaptık, insanları eğitime almadık. Çok fazla işçi psikolojisini bilmiyordum. Ama hatayı Nevşehir'de ikinci kez yapmadık. Fabrika yapılana kadar insanları eğitime aldık. Şu anda Hacıbektaş fabrikası kârlılık olarak önde, eğitim seviyesi yüksek ve yöre turizme açık olduğu için kadınlar çalışmaya daha yatkın. Toplum psikolojisi ile ilgili araştırma yapıp, o anlamda eğitim başlatmak gerek. Anadolu'da 'benim kardeşim, benim kızım' anlayışı var. Bunları aştık. Şimdi çevre illerden çalışanlarımız var. İnsanlar çalışmaya başladıktan sonra hafta sonu tatil anlayışı gelişti. Şimdi paralarını alıp Ilgaz'a, Safranbolu'ya gidiyorlar.

Üçüncü fabrikayı Ürgüp'te yapıyoruz. Oradan daha çok verim aldık. Ürgüp'teki fabrika belediyeden kiralandı. Eski bir depoyu fabrikaya çeviriyoruz. Şu anda 2 fabrikada 1100 kişi var. Çerkeş'te işçi bulamadığım için büyüyemiyorum. Eğer toplam 5 milyon dolarlık bir yatırım yaparsanız, en az 2 bin kişiye iş sağlayabilirsiniz. Dolayısıyla 50 milyon dolar yaparsanız 500 bin, 100 milyon dolar yaparsanız 200 bin kişiye iş sağlamış oluyorsunuz. Her yıl 20 milyar dolar yatırım alırsak her yıl 700 bin kişiye iş veririz diyorlar. Bizim sektör bunun 10'da birine her yıl 700-800 bin işsizin üçte birine iş bulabiliyor.

Anadolu'da ilk aylarda zarar ediyorsunuz. Akıllı yatırım yapmak gerek. Belediyeler, vallikler ve halk eğitim merkesleri ile çok iyi çalışmak gerekiyor. Onlarla fabrika kurulurken işçi eğitimini başlatmanız gerekiyor. İşçi kalmadı diyoruz. Eğer şehirler bizden iş istiyorsa belediyeler ellerinde kalan eski binaları bize kiralasınlar ya da satsınlar. Bu belediyeye de bir katkı sağlar. Hangi sektörün oraya gelmesini istiyorlarsa kasabalarındaki insanları hemen eğitmeye başlasınlar. Eğitim için biz makina desteğini veririz.

2 yıl önce İtalya'da ofis açmıştım. İtalyada ofis açmamın nedeni oradan tasarım desteği almaktı. Orada yeni çıkan ürünleri müşterlerimize gösteriyorduk. Oraya bir satış müdürü koydurdum. Satış müdürü, 'İtalyanlar Türkiye'den dizayn almaz' dedi. Ama öyle olmadı, ben 6 aydır İtalya'ya dizayn satmaya başladım. Toplantılara gittiğimizde Krizia, Motivi ve Kokai'nin olduğu bir grup 60 tane modelimi seçti. Türkiye İtalya'nın kuyruğunda ama daha ensesine çıkamadık. Bugün İtalya olmak istiyorsak üretimde markalaşmanın yanında tasarımda da marka olmamız lazım. Eğer bir ihracatçı hem üretimi yapıp hem de kendi tasarımını satıyorsa ayakta da kalır para da kazanır.

Benim bir müşterim, 'Artık Çin yerine senden daha ucuza mal alıyorum. Hem kaliteniz iyi, hem çabuk yapıyorsunuz, hem de fiyatınız iyi' dedi. Anadolu'ya gidildikten sonra H&M ve Zara gibi firmalar Türkiye'ye daha fazla siparişe gelmeye başladı. Anadolu'da daha çok atölye ve fabrika olsa daha fazla iş vereceğiz. Hacıbektaş'ta bir mala maliyeti 2.500 YTL'den başladılar. Üç hafta sonra aynı malın maliyetini 1.700 YTL'ye düşürdüler. Adetleri artırdılar. Bizim Anadolu için H&M, Zara, Marks & Spencer gibi firmalara ihtiyacımız var. Anadolu'ya küçük adet değil de 50-100 bin üretimlik firmaları gönderebilirsek, o zaman bu firmalarla daha fazla çalışırız. Biz Çin'e bir teşekkür borçluyuz. 2006 dibe vurduk bize de çok şey öğrendik. Kur kötü durumda, ama bunun lafını şimdi etmedik. Bir yıl önce konuşurken bunları anlatırdık. Artık farklı birşey konuşuyoruz. İtalya olma yolunda olmak istiyoruz diyoruz. Çin'e teşekkürü bizi zorladığı için ediyorum. Öyle olmasaydı ne Anadolu'yu fark edecektik, ne de başka birşey.

APS Giyim Genel Müdürü Kutlu Çeceli: Yatırım için Merzifonu seçtik eğitime 2 milyon YTL ayırdık

2004 yılında piyasanın maliyetlerde ve fiyatlarda bizi zorlaması nedeniyle ya diğer firmalar gibi piyasadan çekilecektik ya da Anadolu'ya gidecektik. Biz Anadolu'ya gitmeyi tercih ettik. Teşvik Yasası'nın geçerli olduğu illeri inceledik ve Amasya Merzifon'da karar kıldık. Fabrikada şu anda 800 kişi çalışıyor. 9 ayda inşaatı yaptık, 9 ayda da arkadaşların teknik eğitimini tamamladık. 2-3 yıldan bu yana eğitim yatırımımız da devam ediyor. 2 milyon YTL eğitimlere kaynak ayırdık. Fabrikanın toplam yatırım bedeli yaklaşık 12 milyar dolar seviyesinde. İhracatımızı İstanbul'daki firma üzerinden yapıyoruz ama aylık 100 bin parça civarında bir üretimimiz var. İşimizin ülke ekonomisine en büyük katkılarından birisi de az sermaye ile çok kişiye istihdam sağlaması. Anadolu'da yer almanın zorlukları var tabii ki. O çevrede çalışan sayısı bakımından en büyük işletmelerden biriyiz. Farklı bir kültürün içine giriyorsunuz. Tarımla uğraşmayanlar dışında devlet kurumlarında çalışanlar çok fazla. Özel sektörde çalışma hayatı daha farklı, onu kırmak gerekiyordu. Teknik eğitimin yanı sıra çalışma hayatı gibi konularda da eğitim çalışması yapmamız gerekti. Aylık rutin eğitimler hep devam ediyor. Ara ve üst kademe idareciler konusunda sıkıntı yaşadık. İstanbul'dan 10-12 kişi gitti.

Çıraklık eğitim kurumuyla çok yakın çalıştık. 250-300 çalışanımız çıraklık belgesini aldı. Mesleki eğitimi özendirme amacıyla geçen yıl burs başlattık. Meslek liselerinde hazır giyim ve tekstili tercih edenlere aylık 50 YTL burs imkanı vereceğimizi duyurduk, ama ilk yılda istediğimiz başarıyı sağlayamadık. Merzifon yaklaşık 100 bin nüfuslu bir yer. Sadece 27 kişi hazır giyim birimine başvurdu. Broşürler yaptırdık, belediye ile anonslar yaptık. Yılda 100-150 sirkülasyon oluyor. Onun için liseler senede bu kadar mezun verseler hepsini alacağız. Bu yıl bu konuda daha iyi hazırlanarak, başarılı olmak istiyoruz. Anadolu'da sosyal güvence içine giriyor olmak aylık gelirden daha önde yer alıyor. Yatırımla birlikte konut piyasası da açılıyor. Çalışanlar ev sahibi olmak istiyorlar. Sosyal faaliyetler yapmaya başladık. Kışın fabrika kapandıktan sonra bakıyorsunuz, şehirde hiçbir şey yok. Çevreye yönelik yeşillendirme faaliyetlerinde bulunuyoruz. İnsanlar toplu şekilde servis otobüsüne binmeyi dahi yeni öğreniyor. Merzifon'da 1000 kişiye her ay özel kuruluşlar, belediyeler, dernekler yardım yapıyor. Bunların İş-Kur üzerinden bir işletmeye başvuruları var mıdır bilmiyorum. Böyle olunca da birçok kişi iş istemiyor ve iş için kişi bulmakta zorlanıyorsunuz. Merzifon'daki fabrikayı 1.200 kişilik yapmıştık. Şimdi 1.200 kişiye çıkalım desek herhalde bu 2 yılı alır.

Günkar Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Güneş: Adıyaman, yatırımla modern yapıya kavuştu, pazarlama ayağı güçlenmeli

Kendimize 5 yıllık bir yol haritası belirleyerek, Anadolu yatırımımıza başladık. Adıyaman'da bir tekstil fabrikası kurmak, bir marka oluşturmak, numunelerin hızlı yapılması içinde bir entegre fabrika kurmayı hedefledik. Adıyaman'da konfeksiyon fabrikamızı kurduk. 300'e yakın kişiyi istihdam ediyoruz. İstanbul'da markamızı yarattık. Sun-set mayoları yurtdışında 180 noktada, yurtiçinde de 400'e yakın noktada satışı yapılıyor. Adıyaman'da 45-50 bin parçaya yakın örme dış giysi üretiyoruz. Sosyal sorumluluk bilincimiz içinde İTKİB ve GAP GİDEM öncüğünde kümelenme çalışmasına başladık. Burada son bir ayak olarak artık pazarlamanın güçlenmesi gerekiyor. O tamamlanırsa Adıyaman'dan ihracatın yapılması kaçınılmaz hale gelecek. Sadece konfeksiyon değil, pazarlama, iplik, boya, ilik, düğme ve baskı da olursa Adıyaman tekstilde üretim merkezi olacaktır. Adıyaman'da artık konfeksiyon tesisi oluşmasını istemiyorum. Çünkü daha sonra sorunlar başlıyor. Bölgede eğitim amaçlı bir yer kurduk. Burada her ay konfeksiyon sektörüne 50 eleman yetiştiriliyor. Adıyaman vefalı bir il. Umut Oran'ın kümelenmeye ilişkin hizmetlerinden dolayı OSB'de bir caddeye ismi verildi. 2000 yılında Adıyaman'a gittiğim zaman kıraç bir toprak, bir ağaç vardı. Bugün Adıyaman'daki tekstil ve hazır giyim yaklaşık 5 bin kişiye istihdam sağlıyor. Örme, iplik, boya fabrikaları kuruldu. Adıyaman'ın tek kurtuluşu tekstil ve turizm. En fazla yeşil kartlıların olduğu ildi Adıyaman. İnsanlar tembelliğe alıştırılmıştı. Artık modern bir yapıya geldi. İnsanlar kızlarını elinden tutup iş aramıyor. Kızlar gelip, 'ben iş arıyorum' diye fabrikaların kapısını çalıyor. Adıyaman'da eleman sıkıntısı çekmiyoruz. Nüfus kalabalık. En az lise mezunu olan kişiler çalışıyor. Adıyaman'da şimdi sinema, tiyatro veya 5 yıldızlı oteller çok iyi iş yapar. Anadolu için katma değeri yüksek ürünlere ihtiyaç var. İTKİB olarak tasarım okulunu açmak üzereyiz. Türkiye'deki genç yeteneklerin modaya kazandırılmasını amaçlıyoruz. Tekstilciler Anadolu'nun tarihini irdelerse çok fazla moda çıkaracaktır. Mesela genç kızların sandıklarından çıkacak ürünler...

Timay & Tempo Genel Koordinatörü Mustafa Laçin: Anadolu'daki sanayicinin yalnızlığı giderilmeli

1986 yılında tekstil metal aksesurları üretmek amacıyla Bayrampaşa'da kurulduk. Bugün Merzifon'da 6 bin metrekarelik fabrikada üretim yapıyoruz. Sanayi artık İstanbul'a sığmıyor. Anadolu'da okumuş, kendini geliştirmiş insanlar var. Biz onları tarımdan sanayie çekmek için öncülük yapmalıyız. Vizyonel olarak bazı problemleri aştık ama somut problemlerimiz var. Ben geçen hafta İtalya'daydım. Bir otomasyon fabrikası gezdik. Yüzlerce fabrika var, yanlarında 3-4 tane otomasyon fabrikaları var. Biz şu anda her türlü ölçüm işlerimizi İstanbul'da yapmak zorundayız. Anadolu'ya giden her kuruluş önce bir yalnızlık çekiyor. Şehrin ileri gelenlerinin aynı vizyonu kazanması gerekiyor. Anadolu'daki sanayicinin yalnızlığının giderilmesi gerek. Çok küçük OSB olmamalı, yeterince büyük ve her türlü ihtiyacı karşılayacak şekilde olmalı. Orta kademe yöneticilere 'Artık yüzünüzü Anadolu'ya çevirin' demek gerekiyor. Daha önce yollarda sadece kahveleri görürken, şimdi birçok fabrika ile karşılaşıyorsunuz. Bütün sektörlerde üretimin Anadolu'ya kaydırılması ve üretim havzalarının kurulmasının desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Avrupa'nın ilk 5 büyük düğme, çıt çıt ve aksesuar üreticisiyiz. Geçen yıl 2 milyon dolar ihracat yaptık, bu yıl 4 milyon dolara çıkaracağız. Fabrikamızda 175 kişi çalışıyor. Kuzey Afrika'ya ihracata başladık. Zara, H&M, Otto, Marks & Spencer'a ihracat yapıyoruz. Dünya markalarının tedarikçisiyiz. Tunus ofisi kurmaya çalışıyoruz. Keşke bizim ihracatımız sıfır olup, sektörün ihracatı artsa. Anadolu'da genişlemek kolay. İstanbul'da küçük alanlarda çalışıyorsunuz. Anadolu'da bir yer sorunu yok. Türkiye'nin sektördeki şansı dünya kalitesini, Türkiye fiyatlarıyla üretmesidir. İtalya yavaş yavaş most production işlerden çekiliyor. Ama organizasyondan ve patronajlıktan çekilmiyor. Kur demediğimize bakmayın. Türk insanının her zaman bir ışık bulacağına inanıyorum. Krizlerden de bir şekilde kendi gayretimizle çıkacağımıza inanıyorum.

TOBB Hazır Giyim ve Konfeksiyon Sektör Meclisi Başkanı ve Domino Tekstil'in sahibi Umut Oran: Sektör, Türkiye'nin kalkınmasına model

1995 yılında Nur Ger başkanlığı Turhan Sarıgülle'ye bırakacaktı, o genel kurulda bende Hong Kong'a gittim. Gitmemin amacı oradaki yapılanmayı görmekti. Türkiye Gümrük Birliği'ne giriyordu. Beni davet eden de May Company'di. Rapor hazırlayarak dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'a gönderdim. Yılmaz, 'Böyle saçma sapan şey olur mu' diyerek, dikkate almadı. Raporun içeriğinde şu vardı: Çin bizim en büyük rakibimizdi. Hong Kong aynı İstanbul gibi katlar arasına üretim yapan büyük bir şehirmiş. 80'li yıllardan sonra sistemi hükümet başlatmış. Hükümet hem bölgelerin kalkınması hem de emek yoğun sektörlerin kalkınmasına çalışmış. Orada az gelişmiş bölgeler Batı'da. Doğu'dan Batı'ya doğru sanayi gitmiş. Bunun için vergi muafiyetleri gibi uygulamalarla teşvikler verilmiş. Buna 'Hong Kong'dan sopa, Batı'da havuç' diyorlardı. Nur başkanın son dönemine denk geldi bu rapor. Turhan başkanın döneminde de 'Anadolu ile kucaklaşma' adı altında 16 ilde gezi yapıldı. Şu görüldü ki, İstanbul'daki sanayici Anadolu'da kendi memleketi dışında bir yer görmemiş. Turhan başkanın döneminde filizler verilmeye başlandı. Biz Anadolu dediğimizde, o dönemde, İstanbul'daki sanayici dostlarımız bize kızmaya başladılar. 'Oralara teşvik istiyorsunuz, bu haksız rekabet yaratıyor' dediler. Biz bu çalışmayı yaparken, yurtdışındaki gelişmeleri iyi izledik. O tarihlerde ABD, Meksika ile NAFTA anlaşmasını yaptı. Emek yoğun sektörlerin rekabet edilebilirliğini sürdürmek için Meksika'yı üretim havzasına çevirdi. İş ve aş yaratarak, kaçakçılığı ve göçü önledi. Hazır giyim ciddi bir yatırım gerektirmiyor. Kolay kuruluyor, üretiliyor, kısa sürede ihracat yapabiliyorsunuz. Kadını istihdama katıyorsunuz, altyapı gerekmiyor, çevreye zarar vermiyor, çok hızlı nakit akışı sağlanıyor.

1996'dan bugüne Anadolu artık Türkiye'nin gündemine oturdu. 1996'da biz bir ölçüm yapmıştık. O dönemde İstanbul, İzmir, Bursa hazır giyimde yüzde 91'di. Şu anda yüzde 65'e indi. Metrekare alan maliyeti ve istihdam maliyetleri de İstanbul'a göre daha ucuz. Bugün siyasi partiler programlarını hazırlıyor. Dış ticaret açığını nasıl kapatacaklar, cari açığı nasıl düzeltecekler, göçü nasıl önleyecekler, ters göçü nasıl sağlayacaklar, işsizliği nasıl çözecekler? Bunların hepsinin çözümü bizim sektörde var. Türkiye tarımda mutlaka yoluna devam edecek belki tarımın katma değeri artacak ama istihdam azalacak. Biz hem istihdamı sünger gibi emiyoruz hem de bunu son model teknoloji ile yapıyoruz. Bu sektör Türkiye'nin kalkınmasına bir model. Bugün hiçbir sektörün 10 yıllık planı yok. Siyasetin önümüzdeki günlerde bu sektörle diyalogda olması gerek. Bu sektör ne söylediyse eylemde uyguluyor. 'Marka yaratacağım' diyor, marka yaratıyor. 'Yatırım yapacağım' diyor, yatırım yapıyor. Her sektörün belli vizyonu veya başarısı var ama hiçbir sektör dünyada üçüncü büyük değil. Hazır giyimde dünyada Çin, İtalya ardından Türkiye geliyor. Avrupa'da Çin'den sonra ikinci büyüğüz. Türkiye'de birinci büyük sanayiyiz. Yani hem içeride hem de dışarıda rekabet edebilmişiz.

Hiç yorum yok: