22 Ocak 2008 Salı

Türk markaları global marka olur mu


Ülkemizde perakende alanında yanlış bir kanı mevcut: Yüksek cirolara ve mağaza sayılarına bakarak dünya markası olduğunu zanneden bazı giyim markalarımız var. Hele bir de yurtdışında birkaç az gelişmiş ülkede mağaza açıp, bazı yabancı çok katlı mağazalarda da markanın ürünleri satılıyorsa, “Bitti bu iş, biz dünya markası olduk” zihniyetiyle hareket ediliyor. Şu unutuluyor tabii: Dünya markası olmak bir süreç, uzun bir maraton. Dünya markası olmak salt ciroyla ya da mağaza sayısıyla direkt bağlantılı değil maalesef. Onlarca kriteri yerine getirip birazcık da şanslıysanız ancak bu yolda ilerleyebilirsiniz. Modaya yön veren New York, Paris, Londra ve Milano gibi şehirlerin en prestijli caddelerinde mağazalar açmaktan tutun da yaratıcı tasarımcılarla çalışmaya, uygun mağaza tasarımına, markanızı doğru konumlandırıp, hedef kitleyi doğru seçip, marka değerlerinizi doğru mecralarda iletmeye ve en önemlisi modaya yön vermeye, Vogue gibi dergilerde haber olmaya ve nihayetinde dünyanın birçok şehrinde marka bilinirliğinizin olmasına ve daha nice kriterlere bağlı. Bütün bunları doğru yapıyorsanız ve birazcık da şanslıysanız dünya markası olmamanız için hiçbir sebep yok. Yoksa Türkiye’deki billboard'larda markanızın altına “Bir dünya markası” yazdırmakla marka olunmuyor.

Türkiye’nin uluslararası kamuoyundaki imaj sorunu ve modaya yön veren bir ülke olmaması nedeniyle Armani, Louis Vuitton gibi imaja dayalı ikon markalar çıkarması çok zor. Türk markaları Zara’nın yaptığını yapıp dünya markası olma yolunda önemli adımlar atabilirler. Zara, markasının gücünden ziyade mağazacılık, özellikle de lojistik alanında geliştirdiği sistem ve felsefe ile başarılı. Tüketiciler Zara’dan ürünlerin etiketi Zara olduğu için değil, şık tasarımları uygun fiyata sunduğu, her 2 haftada bir mağazalarına yeni ürün soktuğu, satmayan ürünü raflarda uzun süre tutmadığı, ürün çok beğenilse bile aynı üründen üniforma gibi çok fazla üretmediği için alışveriş yapıyor. Türk markalarının Zara modelini ayrıntılı olarak incelemesini öneriyorum. (Zara modelini daha önceki yazılarımda irdelemiştim).

Yabancı pazarlarda markalaşma konusunda başta İpekyol ve Mavi Jeans’le birlikte kimi Türk markalarının umut vaat ettiğini düşünüyorum.

Mavi'ye başarılı yaş günü kutlaması

Mavi Jeans’in 15’inci yıl kutlaması oldukça etkileyiciydi. Rahmi Koç Müzesi’nde 15’inci yılını kutlayan Mavi, dünyaca ünlü Türk tasarımcı Rıfat Özbek’in ilk defa bir jean firması için hazırladığı iki yeni koleksiyonu da sergiledi. Defilenin sanat yönetmenliğini Etro ve Missoni gibi ünlü markalarla çalışan Charlie Pregnolato yaptı. Gucci’nin baş erkek mankeni Jared Leslie Jones da Mavi için podyuma çıktı. Defilenin müzikleri ise Burberry, Moschino ve Alberta Feretti gibi markaların şov müziklerine imza atan Nicola Giuducci tarafından yapıldı.

Her biri kendi alanında rüştünü ispatlamış isimlerle çalışan Mavi Jeans’in 15. yıl kutlamasının bu denli başarılı olması hiç kimse için sürpriz olmadı. Bu başarılı organizasyonu gerçekleştiren Mavi Jeans 15 yıl gibi kısa bir sürede 150 milyon dolar ciroya ulaşmış. 5 yıl içinde 300 milyon dolar hedefleyen Mavi Jeans, henüz bir dünya markası olamadı belki ama bu alanda çok doğru adımlar attığı bir gerçek. Türkçe isimle global marka olma hedefiyle yola çıkan Mavi Jeans’in yabancı bir tasarımcıyla çalışmaktan ziyade Rıfat Özbek gibi dünyaca ünlü bir Türk tasarımcıyla çalışması çok anlamlıydı kanımca. Blucini ancak illegal yollardan edinebilen ülkemizin günümüzde nasıl ihracatçı konumuna geldiğini ve Mavi Jeans gibi markalarla dünya jean pazarında nasıl söz sahibi olduğunu düşünüp gururlandım Rahmi Koç Müzesi’nden ayrılırken.

1 yorum:

cornellius dedi ki...

mavi jeans' in bu konudaki çalışmalarını hepimiz biliyoruz. ama ondan önemlisi benim için yaptığı kampanyadır. 15 mayıs- 15 haziran tarihleri arasında kartuş kartla en yüksek tutarda alışveriş yapan 3 kişiye vespa lx hediye ediyor olmasıdır :) akdeniz ruhu daha iyi başka nasıl yansıtılır?