8 Ocak 2008 Salı

Diyarbakır ilk Kürtçe markasını çorapta yaptı


Terörün vurduğu Diyarbakır'da beş ay önce kurulan Diyar Aş, Kürtçe çorap anlamına gelen 'Gore' markasıyla dış dünyaya açıldı. Şirket, kentte yeni yatırımlar için düğmeye bastı.

Sürekli terör ve töre cinayetleri ile gündeme gelen Diyarbakır, sessiz sedasız büyük bir ekonomik ve sosyal değişime imza atıyor. Büyükşehir Belediyesi'nin başlattığı yatırım hamlesi yabancı yatırımcıları da kente çekmeye başladı. Kentteki ekonomik kalkınmanın en önemli dinamiğini ise

Belediyenin kurduğu Diyar AŞ oluşturuyor. Yaklaşık 5 ay önce kurulan Diyar AŞ ilk olarak beton boru, mobilya üretimine başladı. Kısa sürede 2 milyon YTL ciro elde etti. Şimdi ise bazalt taş üretim tesisi, toplu konut projesi, otopark, benzin istasyonları açmak ve 97 köye ulaşacak 60 otobüsten oluşan bir toplu taşıma ağı kurmak için düğmeye bastı.

91 kişinin çalıştığı Diyar AŞ ile 2007 sonunda 7-8 milyon YTL ciro elde etmeyi, 250 kişiye istihdam sağlamayı planladıklarını belirten Diyarbakır Büyükşehir Başkanı Osman Baydemir, "Diyarbakır başarırsa Türkiye başarır, Diyarbakır kalkınırsa Türkiye kalkınır" diyor. Baydemir, yoksulluğin çatışmayı getirdiğini, Doğuda Kürt sorununun bir önemli boyutunun da ekonomik olduğunu vurguluyor.

Beş şirketi aynı anda kurmak için düğmeye bastıklarını ancak engellere takıldıklarını söyleyen Baydemir Diyar AŞ'nin öyküsünü şöyle anlatıyor: "Bakanlar Kurulu'ndan şirket kurmak için onayı aldık. Başbakan'da takıldı. Başbakan Danışmanı Ömer Dinçer konuyu Başbakan'a iletmedi. Başbakandan bu nedenle imza alamadık. Bize kuruluş sırasında, 'İstanbul'da belediye şirketi kurduk başardık ama pişman olduk' dediler. Ben de 'Aynı hatayı yapmayı istiyorum' dedim." Osman Baydemir şirket kurma krizini bir hayırseverin kendi şirketin bağışlamasıyla aştıklarını belirtiyor.

Büyükşehir Belediyesi, Avrupa Birliği (AB) fonlarından yararlanmak için de bir proje ofisi oluşturmuş. "İngilizce bilen insanları bir araya getirdim. 18 saat mesai yapıyorlar" diyen Baydemir, 2.5 yılda, Yenikapı Sokak projesi, 50 huneye 20 küçükbaş hayvanın dağıtılacağı Kırkkoyun Köyü kalkındırma projesi ve Sümerbank projesi ile 10 milyon dolara yakın AB'den hibe aldıklarını söyledi. Sırada ise üzerinde çalışılan kapari üretimine teşvik projesi var.

Şirketin başında bir İsveç vatandaşı var

Diyar AŞ'nin gerçekleştireceği yatırım projelerinin başında ise Diyarbakır kökenli İsveç vatandaşı Mehmet Samih Ökmen bulunuyor. İsveç'te bir dönem 50 bin nüfuslu bir belediyede meclis üyeliği yapan Ökmen, sınıf arkadaşı Baydemir'in teklifini kabul ederek Belçika vatandaşı eşi ile Diyabarkır'a yerleşmiş. "Sürekli şirketleşme hamlesi ile değişik alanlarda faaliyet göstereceğiz. Belediye 63 milyon YTL bütçe ile mucize yaratmaya çalışıyor" diyen Ökmen, şöyle devam ediyor: "1 milyon YTL yatırım ile Diyar AŞ'yi 4 milyon YTL'lik şirket haline getirdik. Elde ettiğimiz kazancı sürekli yatırıma çevireceğiz. Öncelik verdiğimiz yatırımlardan biri de 50-60 otobüsten oluşan bir filoyla toplu taşıma ağı oluşturmak. Böylece 97 köyün ulaşım sorununu çözmüş olacağız."

Diyar AŞ ile yurtdışına açılmanın planlarını da yaptıklarını dile getiren Ökmen, Türk Standartları Enstitüsü'nün standartlarının 3 kat üstünde beton boru ürettiklerini, cirolarının sadece yüzde 5'inin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nden geldiğini belirtiyor. "Bölgede tekel olmaya başladık. İlçe kaymakamları beton boru Diyar olmazsa ihale vermiyor" diyen Ökmen, mobilyada da ilk ihracatlarını Kuzey Irak'a yaptıklarını anlatıyor.

Goreseven markalı çoraplar Avrupa'da

Diyarbakır'a yerli ve yabancı yatırımcı çekmek için de düğmeye basılmış. Yatırım çağrısı için gidilen Pekin, New York, Atina, Berlin, Frankfurt gibi kent ziyaretlerinden Diyarbakırlı heyet eli boş dönmemiş. Yurtdışında yaşayan Diyarbakırlı bir işadamının önderliğinde Alman ve İsveçlilerden oluşan 7 kişilik bir girişim grubu 2 milyon euroya bir çorap üretim tesisi kurmuş. Kürtçe'de çorap anlamına gelen "Gore" kelimesinin kullanılarak oluşturulan "Goreseven" markasıyla Avrupa'ya üretim yapılıyor. Fabrikada 60 kişi istihdam ediliyor. Aynı grup ile bir su fabrikası da gündemde. Proje ile Su havzası Hamravat'tan elde edilen suyun, şişelenerek, Suriye, İran, Irak ve Avrupa ülkelerine satışa sunulması planlanıyor. Bu yatırımın büyüklüğünün de 2 milyon euroyu bulacağı tahmin ediliyor.

Yaşam Atölyeleri'nde üretip Diyar Mağazaları'nda satılacak

Diyar A.Ş. bünyesinde yer alan Yaşam Atölyeleri'nde seçilecek 30 öğrenciye cam, seramik, çini, heykel, takı gibi el sanatları öğretilecek. Edindikleri beceriler sonrasında öğrenciler, kendi bağımsız atölyelerini kurmaları için teşvik edilecek. Burada üretilecek ürünler, sayısı yakın bir zamanda birden üçe çıkarılacak Diyar Mağazalarında satışa sunulacak. Şimdiden İsveçli bir Türk'ün Yaşam Atölyeleri'nin kendisi için üretim yapılması istendiği belirtiliyor.

Yılda 300 bin YTL gideri olan çamaşırhanede eğitim veriliyor

Diyarbakır'ın yoksul bölgelerine 100 bin YTL'ye kurulan üç çamaşırhane aynı zamanda bir eğitim merkezi gibi çalışıyor.

Haftada 3 bin ailenin çamaşırı yıkanan çamaşırhanelerde çocuklara okul öncesi, 170 öğrenciye üniversiteye hazırlık eğitimlerinin yanı sıra erkeklere okuma yazma öğretiliyor. Çamaşır yıkamaya gelen kimliksiz ve nikahı olmayan kadınlara yol gösteriliyor. Yıllık gideri 300 bin YTL'yi bulan çamaşırhaneler sponsor aranıyor. Çamaşırhane Sorumlusu Handan Coşkun, "Mahalleye geldiğimizde büyük zorluklarla karşılaştık. Daha önce burada genelev olduğu için bize de genelev muamelesi yaptılar. Ancak daha sonra alıştılar" diyor.

'Ayhan Işık Öldi' filmi İngiltere'de ödüle aday

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi düzenlediği festivallerle kültür faaliyetlerine destek veriyor. Büyükşehir Belediyesi Sinema Atölyesi öğrencilerinin yönetmenliğinde çekilen "Ayhan Işık Öldi" İngiltere'de elemeleri geçerek ödüle aday gösterildi. Söz konusu film, 8 yaşlarında Ayhan Işık hayranı olan Serek ’in hayatını anlatıyor.

Bölge fakir değil potansiyeli var

Diyarbakır Büyükşehir Başkanı Osman Baydemir, bölgedeki yatırım projelerinin yanı sıra son dönemde gündeme çok tartışılan sözlerine de açıklık getirdi:

* Merkezi Yönetim güçlerini yerel yönetimle paylaşmalı dedim. Sözlerim, "Eyalet sistemi istiyor" denilerek korkunç şekilde çarpıtıldı. Bölge fakir değil, potansiyeli var. Bunu kullanmak lazım. Petrol geliri var. Petrolden elde edilen gelirin bir kısmı yerel hükümetlere aktarılmasın mı? Bunu 2003'te Başbakan'a raporla da sundum.

* Bölgelere yönelik teşviklerden vazgeçilmeli. 46 şehri kapsayan bu teşvikler sorunu çözmez. Yatırımlar bu yasa ile en az riskli bölgeye gidiyor. Bunun yerine bölgesel ve sektörel teşvikler getirilmeli.

* Türkiye'ye bir metropol yetmez. Her bölgenin kendi metropol kenti olmalı. Pozitif bir ayrımcılıkla sorun çözülürse 6 İstanbul daha yaratırız. Bu sayede Batı'ya göçün önüne geçilir. Sanayi Vergisi'nin yüzde 46'sı İstanbul'dan geliyor. Bir deprem olsa felaket olacak.

Hiç yorum yok: