Babadan devraldıkları tekstil işinde, Vedi Triko markasıyla büyüyen Dilşenler rakiplerinin Rusya'ya yöneldiği dönemlerde iç pazarda markalaştı, şimdi bu pazarların büyümesi durduğu için iç pazara dönen rakiplerinden öne geçti.
Geçmiş yıllarda Rusya'nın cazibesine kapılarak iç pazardan çıkan rakiplerine inat, Osmanbey'de kalarak markalaşan Vedi, gücünü trikoya verdi, küresel ısınmanın etkilerinin en yoğun hissedildiği dönemlerde bile kadınlara triko giydiriyor. Trikoyu, yaşlı işi ve demode olmaktan çıkararak, yaz kış giyilebilir karışımlarla yeniden dokuyan Vedi, bu sayede Çin ve Asya tehdidi nedeniyle dış pazarda zorlanan rakiplerinin aksine iç pazarda her yıl yüzde 30 büyümeyi başardı. Klasik triko yerine, dünyadaki trendi izleyerek, penye inceliğinde, ipek, angora karışımlı trikolar tasarlayarak üreten Vedi, bu sayede en yüksek satışı hava sıcaklıklarının da yüksek seyrettiği güney sahilleri ve Ege Bölgesi'nde yapıyor.
'İç pazar için çok geç'
Artık küresel ısınmanın Rusya dahil tüm ülkelerde hissedildiğini ve buna uygun ürün istediklerini söyleyen Vedi Triko'nun sahiplerinden Cem Dilşen, "Biz fabrika kurmadık bu sayede özgür kaldık ve gücümüzü sadece tasarıma veriyoruz. Tasarımı yapıp dışarıya iş veriyoruz. Bu sayede küresel ısınma ve dünyanın ikinci sorunu büyük bedene uygun ürünler konusunda çok hızlı hareket edebiliyoruz" dedi.
550 yıllık İstanbullu olan ve çok uzun zamandır tekstil sektörünün içinde olan Dilşen ailesi, 10-12 yıl önce tüm enerjilerini Rusya ve Doğu Avrupa'ya vererek büyük satış rakamlarına ulaşan rakiplerinin aksine iç pazarı hedefleyerek Osmanbey'den çıkmamış. O zamanlar şimdilerin ünlü Osmanbey Şair Nigar Sokağı'nın gözde olmadığını, komşularının hep kabuk değiştirip, iç pazardan çıkarak yurtdışına yöneldiğini hatırlatan Cem Dilşen, "Şimdi görüyoruz ki, o zamanlar hep yabancıya mal satanların hepsi iç pazara girmeye çalışıyor. Osmanbey'de mağaza açıyor, reklamlar veriyor, ama birçoğu için artık çok geç. Artık ciddi bir yapılanmaya gitmelerine imkan yok. Biz iç pazarda kaldık ve sabit 400 mal sattığımız 1200'den fazla da bizden mal alan müşterimiz var. Bu saatten sonra bu kadar noktaya herkesi ulaşması mümkün değil" diye konuştu.
Osmanbey ve Laleli'den o dönemlerde çok büyük paralar kazananların en az yarısının tekstili bıraktığını ve inşaat, gayrimenkul gibi alanlara kaydığını vurgulayan Dilşen, "Çünkü çok para kazandılar ama birçoğu da markasına yatırım yapmadı. 10-12 yıl önce markasına yatırım yapanlar da şimdi bunun keyfini sürüyor" açıklamasını yaptı.
'Fason markalaştırmıyor'
Fason çalışan ve markalaşmayan firmaların zorlandığını çünkü aracı olduklarını hatırlatan Dilşen, "Bir mutfakta iki yemek pişmez, eğer fabrikalaşıp, büyük ölçeklere çıkarsanız mecburen o makinaları çalıştırmak için ya üründen taviz verilir ya da dışardan iş alırsınız, kendinize yatırım yapamazsınız" ifadesini kullandı.
Baba Vedat Dilşen'in 14 yaşında kendi çorap markasını yaratarak başlattığı ardından erkek giyim markası United Club'ı kurarak girdiği tekstil serüvenine 1997 yılından beri oğulları Cem ve Melih Dilşen de katılmış.
Baba Vedat Dilşen'in dönemlerinde yıllık 35-40 bin adetlik satışlar yapılırken bu rakam şimdilerde 400 binlerin üzerine çıkmış. İkinci kuşağın devreye girmesiyle, Vedi'nin kabuk değiştirdiğini ve şu anda bir kadının üst grupta ihtiyaç duyabileceği her ürünü piyasaya sunduklarını anlatan Cem Dilşen şunları söyledi:
"Üç yıl içinde perakende mağazacılık işine de gireceğiz. Antalya, Adana, İstanbul, İzmir başta olmak üzere büyük şehirlerde mağazalarımızı açacağız. Buralarda trikodan aksesuvara, çantaya kadar kendi markamızla kadınlara yönelik her tür ürün olacak. Ayrıca Xlife ve Vedi'ye ek olarak genç yaş grubuna hitap eden bir markamız da pazara girecek.
'XL', küresel ısınma kadar gözde
Dünyada küresel ısınma kadar 'büyük beden'in de önemli bir sorun haline geldiğini söyleyen Cem Dilşen, "Avrupa'da standartlar büyük bedene uygun değildi ama onlar bile 42 bedenin üzerine mal yapmaya başladı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder